13 Mayıs 2007 Pazar

ACABA 2: Ak Parti'nin Adayı Abdullah Gül 42607

ACABA 2

YAYIN TARİHİ 26 NİSAN 2007

KONUSU: AK PARTİ’NİN CUMHURBAŞKANI ADAYI A GÜL

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ak Parti’nin uyguladığı taktikler…
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir aday olacağına bir olmayacağına çekilen açıklamaları, medya mensuplarıyla, balıkçılarla konuşurken söyledikleri…

Medyada çıkan yanlış haberler
Habertürk’ün “Vecdi Gönül aday” flaş haberi, oraya katılıp görüş açıklayan ünlü gazeteciler resm-i geçidi… Herbirinden birer cümle…

Gazetelerde çıkan sanki doğruymuş gibi sunulan değerlendirme yazıları (A Hakan’ın Nimet Çubukçu, Hürriyet’in 24 Nisan günlü “Ya Vecdi Gönül, ya Beşir Atalay başlığı, vs.)

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Abdullah Gül’ün aday olduğunu açıkladığı konuşması…


SES

Çok heyecanlı bir aday belirleme sürecinden sonra iktidardaki Ak Parti’nin cumhurbaşkanlığı için uygun gördüğü kişiyi biliyoruz. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Meclis’ten de gerekli destek oyunu alırsa, Türkiye’nin 11. cumhurbaşkanı olacak…

Türkiye’de her olaya ‘acaba?’ kuşkuculuğuyla yaklaşmak bir zorunluluk... Kuşkuculuğun gerekli oluşuna cumhurbaşkanlığı adayını belirleme sürecinde bir kez daha tanıklık ettik. Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde verilen 23 Nisan resepsiyonuna katılan gazeteciler, nereden nasıl etkilenmişlerse, birbiriyle taban tabana zıt haberlerle kamuoyu karşısına çıktılar. Bir televizyon kanalı sabahlara kadar süren yayınında “Ak Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Vecdi Gönül” haberini flaş olarak geçti ve anlı şanlı gazetecilere bu yanlış bilgiyi saatlerce yorumlattı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında “Adayımız Abdullah Gül” açıklamasını yaptığı gün de, çok satan gazetelerden biri, “Cumhurbaşkanı adayı, ya Vecdi Gönül, ya Beşir Atalay” manşetiyle çıktı. Bu arada, Nimet Çubukçu ve Edibe Sözen’in adları da Ak Parti’nin cumhurbaşkanı adayı olarak gazetelerde yer aldı.

Aday belirleme süreci, siyasî haberlerini televizyondan alan, okuduğu gazetelere güvenen insanlar için müthiş kafa karıştırıcı bir süreç oldu.



F KORU

Her partinin sonuç almak için etrafa yanlış bilgi yaymaya, hatta aldatmacaya başvurduğu bilinir. 1989 yılında, Kenan Evren’den boşalan cumhurbaşkanlığı koltuğu için yapılacak seçimde, kendisinin aday olacağını, bütün süreç boyunca gizlemişti Turgut Özal. Kanaat önderleri, haftalar boyu, daha çok Turgut Bey’in yaydığı haberlerden etkilenerek, Turgut Özal için “Aday olacak, olmayacak” diye papatya falı açmışlardı o dönemde.

Bu defa biraz farklıydı. Cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecinde Ak Parti veya süreci yönlendiren Başbakan Tayyip Erdoğan sanıldığı gibi medyayı şaşırtma amaçlı yanlış izlenimler vermedi; aday son ana kadar gerçekten de tam belli olmamıştı. Son gece bile, her bir ihtimali enine boyuna yeniden tartışma ihtiyacı duydu Ak Parti liderleri… Başbakan Erdoğan, o gece boyunca, Başbakan Yardımcısı Gül ve Meclis Başkanı Arınç ile yüzyüze ve telefonla defalarca görüştü.


SES:

Ak Partili karar vericilerin önünde birini tercih etmeleriyle sonuçlanacak üç ayrı seçenek bulunuyordu:

Ya Tayyip Erdoğan başbakanlığı bırakıp Çankaya Köşkü’ne çıkmaya karar verecekti…
Ya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olması ve dolayısıyla hükümetin onun ağırlığından mahrum kalması göze alınacaktı…
Ya da, bazılarının ‘düşük profilli aday’ dedikleri formül yürürlüğe sokulacak ve Erdoğan-Gül ikilisi dışındaki bir Ak Parti büyüğü aday gösterilecekti…

Bu seçeneklerin her birinin siyasi maliyeti vardı. Öyle anlaşılıyor ki, son gece yürütülen temaslar ve istişareler sonucunda Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasına karar verilmesi, en az siyasî maliyet getirecek, buna karşılık en fazla siyasî kâra dönüşecek seçenek olarak görüldü. Bilgili, uyumlu ve ılımlı bir görüntü veren, uluslar arası deneyime sahip, ekonomi doçenti profiliyle Abdullah Gül, Ak Parti’nin dışa ve farklı toplum kesitlerine hayli sempatik gelen yüzüydü.
Kamuoyu yoklamaları parti yöneticilerine bu işareti vermişti çünkü…
Adayın ismi kamuoyundan gizlenmedi, Abdullah Gül işin başından beri en güçlü adaydan biri olmasına rağmen, ismi kesin aday olarak, ancak son gece belirlendi.


Özer SENCAR

İktidar partisi içerisinde Tayyip Erdoğan- Abdullah Gül ilişkisi en iyi kompozisyonu oluşturuyor. Başbakan veya cumhurbaşkanı olması kompozisyonunun dışında da böyle bir görüntü veriyor. Bizim yaptığımız son dört araştırmada şöyle bir bulgumuz var. Araştırmamıza katılan seçmenlere şu suali sorduk. “Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmazsa iktidar partisinden kimin cumhurbaşkanı olmasını istersiniz?” diye sorduğumuzda üç araştırmada da en yüksek tercihi Abdullah Gül istikametinde kullandı seçmenlerimiz.


SES:

Ak Parti kamuoyu yoklamalarına olağanüstü önem veren bir parti. Kritik anlarda daha sık olmak üzere değişik şirketlere her ay en az bir alan araştırması yaptırılıyor. Partinin lider kadrosu, bu araştırmalar yoluyla, yalnızca her partinin o ayki kamuoyu desteğinin ne durumda olduğunu öğrenmekle kalmıyor, insanların hassas ve hayati konularda ne düşündüğü hakkında da bir fikir sahibi oluyorlar.

Nasıl bir cumhurbaşkanı adayı ile toplum önüne çıkılması gerektiğini Ak Parti adına aylardan beri araştırıyor şirketler… Her seçeneğe toplumun tepkisini mümkün olan bütün ayrıntılarıyla almaya çalışıyorlar…


İbrahim USLU

Geriye dönüp baktığımda, ben, ne Turgut Özal’ın seçilmesinde ne Demirel’in seçilmesinde kamuoyu araştırmalarının bu kadar medyanın gündemine geldiğini hatırlamıyorum. Hele Sayın Sezer’in seçilmesinde zaten kamuoyuna ismi son anda lanse edildiği için kamuoyuna hiçbir zaman sorulmadı. Kamuoyu kanaatlerinin bu kadar çok tartışılıyor olmasını ben yine cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik özgün bir yorum olarak düşünüyorum. Arkasında bu cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik kurgulanmış bir siyasal mühendislik projesinin katkısı var diye düşünüyorum.


SES:

Görüyorsunuz, kamuoyu araştırması yapan şirketin yöneticisi de ‘acaba?’ sorusunu zihninde taşıyor. Onun acabası, kamuoyu kanaatlerinin bu cumhurbaşkanlığı sürecinde daha önce hiç görülmemiş bir yoğunlukla tartışma gündemine girmesiyle ilgili. Kast ettiği, “Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına kamuoyu karşı” türünden yakıştırmalar… Bir de, Ak Parti çevrelerinde yankı bulan “Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa Ak Parti’nin seçim şansı azalır” kanaati…


F KORU

Birçok başka belirleyici unsur daha var da, bu tür yakıştırma ve kanaatlerin şu anda içinden geçmekte olduğumuz süreci müthiş etkilediğinin ben de yakın tanığıyım. Ak Parti lider kadrosu Çankaya Köşkü’ne içlerinden birini gönderirken, alacakları kararın, altı ay sonra yapılması kararlaştırılmış genel seçimde partilerinin başarı şansını artırmasını hep göz önünde tuttular. Özellikle de Tayyip Erdoğan… Kendisine ulaştırılan araştırmaları didik didik ettiği biliniyor Ak Parti liderinin… Öyle bir aday tespit etmeliydiler ki, altı ay sonra gidilecek seçimde, Ak parti’nin oyları azalmasının artsın…
Cumhurbaşkanı adayını belirleme süreci boyunca Tayyip Erdoğan’ın en fazla ilgilendiği ayrıntı ise, kendisi aday olduğu takdirde, Ak Parti’nin önümüzdeki seçimde başarı şansının azalıp azalmayacağıydı…



İbrahim USLU

Elbette ki biz AKP’ye hizmet veren bir şirket olarak bu siyasal mühendislik projesinin bir parçası kapsamında bu araştırmaları yürütmedik. Parti kamuoyunun fikrini merak ediyor ve yakından izliyor ve ona göre biz bu güne kadar birkaç senaryoyu birden sorguladık ve birkaç senaryoya göre reaksiyonun ne olacağını tahmin etmeye çalıştık. Tabii farazi bir duruma göre seçmenin reaksiyonunu ölçümlemek aslında araştırma açısından hiç de kolay bir şey değil Biz ölçümlemelerimizde seçmenin büyük çoğunluğunun yakın zamana kadar çok açık biçimde ‘cumhurbaşkanı kim olsun?’ diye soru yöneltildiğinde yaklaşık yarısının kanaatinin olmadığını tespit ettik. Yakın zamana kadar cumhurbaşkanlığı toplumun elitlerinin ilgisinde olan bir konu idi. Son bir iki haftadır halkın ilgisi biraz daha arttı.



Özer SENCAR

Genellikle gerek iktidar partisinin mensuplarından gerekse diğer çevrelerde Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıkarsa iktidar partisinin oyunun azalacağına dair bir endişe ve korku var ve bu üst kurullarda değişik yerlerde dile getiriliyor.


Nuran YILDIZ

Erdoğan cumhurbaşkanı, Abdullah Gül başbakan olursa Ak Partinin çok uzun ömürlü olacağını düşünmüyorum biliyorsunuz. ANAP da kurulduktan bir süre sonra Özal altını çizerek demişti ki ‘biz bir ideoloji partisi değiliz ve dolayısı ile dört eğilimi içimizde çok rahat barındırırız’ demişti.AK partiye dönüyoruz Özal Anap ı böyle tanımlamış olmasına rağmen AK partide böyle bir tanım söz konusu değil kuruluş aşamasından itibaren ak parti bir lider partisi etiketini taşıdı. Zaten böyle gelişti partinin kuruluşundan şu ana kadar ki gidişinden bu söz konusuydu.


SES:

Parti tabanında, örgütlerinde, Meclis Grubunda, MKYK’sında “Kim aday olmalı?” sorusu epey konuşuldu. Başbakan Tayyip Erdoğan bakanlarla konuyu teke tek görüştü. Son olarak seçmen konumundaki insanlar ve esnafla da konuştuğunu hepimiz gördük.

Kamuoyu araştırması yapanlar yanında kamuoyuna yazı ve konuşmalarıyla yön verenlerin görüşleri de Ak Parti’nin aday belirleme sürecinde dikkate alındı. Görüşlerine itibar edilenler yalnızca Ak Parti çizgisinde düşünenler değildi; farklı biçimde düşünenlerin görüşlerine de kulak. Süreçte yaşanan olaylar bazı kanaat önderlerinin görüşlerini yeniden gözden geçirmesine de sebep olabiliyor, onların yeni kanaatleri Ak Parti yönetimini de etkiliyordu.


Mustafa KARAALİOĞLU

Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül arasındaki ilişkiler nasıl olacaktır.Hangisinin cumhurbaşkanı adayı olacağı hangisin partinin başında kalacağı sorusuna bağlı olarak bu çok merek edildi hatta şu da umut edildi.Açıkçası bazı çevreler tarafından bu düzen bir defa bozulursa birinden biri cumhurbaşkanı öteki başbakan yada bir pozisyon kayması yaşanırsa yada her ikisinden birini tatmin etmeyen bir sonuç ortaya çıkarsa a ralarındaki ilişki parti için problem haline gelebilir analizi yapıldı.Kimileri bunu samimiyetle kimileri beklenti olarak ortaya koydular.Şöyle bir tablo çok ben duydum açıkçası bu süre zarfında Ak partinin bütün diğer partiler gibi demokrat parti gibi Özal’ın partisi gibi geçmişte (17:49)Demirel’in tek parti iktidarında olduğu gibi ikinci seçimlerde mutlaka oy kaybeder bu fiks analiz olarak söylendi ikinciside bunun da doğal bir sonucu olarak aynı zamanda önce saydığımız pozisyon kaymalarınında doğal doğal bir sonucu olarak Erdoğan ile gül arasında tanımladığımız şekli ile bir kriz çıkar hep böyle olmuştur dendi.



Ergun BABAHAN

Benim kişisel kanım Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasında Türk siyasetinde pek eşi görülmemiş bir dayanışma ve bir arkadaşlık ilişkisi olduğu yönünde çok eskiye dayanan bir ilişkileri varmı emin değilim ama Ak partinin kuruluş yıllarından itibaren çok omuz omuza çok yan yana çalıştıkalarını liderliğin bile bir ciddi sorun haline gelmeden yola devam ettiklerini biliyorum.Aynı iş birliğini başbakanlığın devri sırasında da gördük.


Nuray MERT

Ben o zamandan itibaren Erdoğan nın cumhurbaşkanı olmaması gerektiğini Türkiye için iyi olanın Erdoğan nın cumhurbaşkanı olamaması gerektiğini söylüyor idim.Öyle bir süreç yaşandı ki şimdi bunu söylüyor olmaktan hafif bir pişmanlık duyuyorum açıkçası çünkü muhalefet bu söylemi o kadar tuhaf gerekçelere dayandırdı ki ve o kadar karanlık bir tablo ortaya çıkardı ki.Benim gerekçem şu idi; zaten hali hazırda bir tek parti iktidarından bahsediyor Türkiye’nin istikrarı açısından bu iyidir deniyor benim açımdan bana sorarsanız Türkiye de sürekli bir temsil krizi yaşıyoruz ve bu tek parti iktidarına da bu temsil krizi bir miktar yansıyor.Ama bunu tartışmam şu an ki hükümetin bir temsili hükümet olamadığını Ak parti hükümetinin sorunu olduğunu kesinlikle düşünmüyorum seçimlere hangi koşullar da girildi ise sonuçlarına katlanılır.ve de bu şekilde demokratik çerçeve içerisinde bu süreç işler fakat şimdi 52:26 hal böyle iken zaten tek parti hükümeti Türkiye gibi
Asgari mutabakatları hala sorun olan bir ülkede birde cumhur başkanının aynı heyet den olması sorun yaratır diye düşündüm.
…..

Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığının ben bir yıldır zor olacağını değil mahsurlu olacağını
Mahsurlu olacağı durumda da mevcut muhalefet dilinin gerekçeleri ile değil benim açıkladığım nedenlerle 55:27 aynı siyasal çizgiden birisi cumhurbaşkanı olmuştur ve bu ülkede ciddi gerilim yaratır diye düşünüyorum askeri darbeden filan bahsetmiyorum ama bu ülkede tek sorun askeri darbe olması veya olmaması değildir taktir edersiniz ki başka türden gerilimler olabilir toplumsal barış perspektifinden dikkate almamız gereken bir durum diye düşünüyorum.



SES:

Cumhuriyet tarihinin, bilimsel araştırmalara dayanan, kamuoyu eğilimlerinin hesaba katıldığı ilk cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecini yaşadığımızdan emin olabilirsiniz. Meclis’te çoğunluğa sahip Ak Parti’nin tabanı ile örgütünün nabzı da sık sık ölçüldü. Bu süreç içerisinde Ak Parti yönetimi yanlış bir adım atmama gayretindeydi hep. Ak Parti öndegelenleri aslında televizyon programlarına, tartışmalarına katılmakta pek istekli davranmazlar, çoktan beridir ilk kez, cumhurbaşkanı adayını belirleme süreci içerisinde, Ak Parti yöneticilerinin televizyon ekranlarında boy gösterdikleri görüldü.

Kendileri katılmasalar bile, Ak Parti liderlerinin televizyon tartışmalarını dikkatle izledikleri biliniyor. Seçecekleri aday konusunda bazı muhalefet partisi liderleriyle görüştü Ak Partili yöneticiler; CHP lideriyle görüşmemelerinin sebebini onun kamuoyuna açıkladığı ters görüşleri olduğunu bildirdiler. Buna rağmen, CHP’lilerin kamuoyuna açıklanan veya ekrana yansıyan görüşlerini dikkatle not ettiler…



F KORU

Bütün bu süreç içerisinde beni en çok şaşırtan anamuhalefet partisi CHP’nin ve özellikle Genel Başkan Deniz Baykal’ın tavrı oldu. Cumhurbaşkanlığı adaylık süreci başladığı sırada CHP’nin oy grafiği yukarıya doğru bir kıpırdanma halindeydi. Kamuoyunun CHP’den günün hassasiyetine uygun bir biçimde yatıştırıcı bir rol oynamasını beklediği belliydi… Ak Parti’nin 3 Kasım 2002 seçiminden birinci parti olarak çıkmasının ardından, siyasî yasaklı olduğu için Meclis’e giremeyen, milletvekili olamadığı için başbakanlık görevini üstlenemeyen Tayyip Erdoğan’ın önünü CHP lideri Deniz Baykal açmıştı. Bir ufak yasa değişikliğiyle siyasi yasağı kaldırılan Tayyip Erdoğan, istifa eden bir milletvekilinin yerine ara seçime girdi, kazandı ve başbakanlığı öyle devraldı.

Kamuoyunun, Deniz Baykal’dan, cumhurbaşkanlığı sürecinde, korku ve endişelerin hüküm sürdüğü bir ortamda, yatıştırıcı bir rol üstlenmesini beklediği o kadar belliydi ki…

Deniz Baykal bunu yapmadı, tam tersi bir tavır takınıp daha sürecin ilk gününden itibaren, “Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmayacak” keskinliğinde açıklamalar yaptı…



DENİZ BAYKAL
(A Hakan programından ilgili bölüm buraya alınacak):
Mealen: “Tayyip Erdoğan, Çankaya’ya çıkma… Çıkmazsan, korktu kaçtı demem, bunu neden yaptığını seninle birlikte halka anlatırım…”


F KORU:

Daha önce partisinin grup toplantısında da seslendirdiği bu görüşü duyduğunuzda siz ne anlamıştınız? Benim bu çıkıştan anladığım da sizin anladığınızdan farklı değil. Deniz Baykal, CHP lideri olarak, aylar boyu sürdürdüğü “Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmasın” kampanyasının sonuna gelmiş… Tayyip Bey aday olmazsa, kampanyasının başarılı olduğunu ilân edecek ve Ak Parti’nin göstereceği başka adaya razı olacak… Tabii aday makul biri olmak şartıyla…
İyi de, “Ak Parti’den birini Çankaya’ya lâyık görmen gerekse, o kişi kim olabilir?” diye sorulsa 354 kişilik Ak Parti grubundan kimi seçerdi Deniz Baykal? Öyleyse, Tayyip Erdoğan “Adayımız Abdullah Gül” dediğinde neden CHP memnun olmadı? Neden Deniz Baykal Tayyip Erdoğan’a karşı sürdürdüğü sert kampanyayı, adı aday olarak açıklandıktan sonra, ayniyle Abdullah Gül’e de reva görüyor?


SES:

Belli etmese ve sorulduğunda yöneticileri inkâr etseler bile, kamuoyu araştırmalarına CHP de önem veriyor. Aday belirleme sürecinde CHP’nin muhtemel oyları bir aşağı bir yukarı oynayıp durdu. CHP’ye bu hizmeti veren şirketler ve araştırmacılar “Ortamı biraz daha ger, biraz daha ger” tavsiyesinde bulunmuşa benziyor.


Özer SENCAR

Sayın genel kurmay başkanının konuşmasını yaptığının ertesi günü alana çıktık ve Perşembe günü ayın 20 sinde alan çalışmasını bitirdik ve bu raporu yeni çıkardık.

….

Bu son araştırmamızda bize ilginç gelen bir değişiklik vardı; yılbaşından bu yana muhalefet partisi CHP’nin oylarında düzenli bir azalma görülüyordu. 14.2 den 12.9 kadar düşmüştü. Bu son araştırmamızda CHP’nin oyu tekrar 14.2 ye yükseldi. Yani son araştırmamızda CHP’in oyu tekrar eski seviyesine yükseldi.


F KORU

Ne dersiniz, adayın açıklanması üzerine sıcağı sıcağına verdiği, her yöne çekilebilecek hem nalına hem mıhına tepkiden sonra, CHP lideri Deniz Baykal, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmaması için de sert bir kampanya sürdürür mü?
Cumhurbaşkanı seçim turları yarın başlayacak ve CHP lideri partili milletvekillerinin oturumlara katılmayacağını açıklamakta elini çabuk tuttu. İlk oturumda 367 milletvekili Meclis’te bulunmazsa hukuk mühendisliği yoluna başvurulacak. Vaktiyle önemsiz saydığı “En az 367 milletvekili hazır bulunmadan Meclis seçime geçemez” görüşüne itibar etmek niyetinde CHP. Deniz Baykal ve arkadaşları konuyu Anayasa Mahkemesine götürecekler…
Sonra? Sonrası kriz demek…

İlk gün yapılacak oturuma 367 milletvekili katılmaz, CHP Anayasa Mahkemesine başvurur, Anayasa Mahkemesi de CHP’yi haklı bulursa… Eşyalarını yeni evine taşıyan Ahmet Necdet Sezer, görevi otomatik uzayacağı için, taşınmayı durdurur… İki ay içerisinde seçim zorunlu hale gelir… Meclis’e milletvekillerini göndermeyerek krize yol açan partiler kendi elleriyle sebep oldukları krizden kârlı mı çıkarlar, yoksa zararlı mı?

Bugünden söyleyebileceğim şu: Partiler CHP’nin uyguladığı kriz politikasını sonuna kadar götürür ve cumhurbaşkanlığı seçiminden erken seçimi zorlayacak bir kriz doğururlarsa, herkesin deneyimsiz çaylaklar gözüyle baktığı Ak Parti liderlerinin politik ustalıklarına şapka çıkarmam gerekecek.

Neden mi? Etrafınıza bir bakın, kriz isteyen, hele Abdullah Gül cumhurbaşkanı olamasın diye kriz çıksın ve hemen seçime gidilsin beklentisinde tek bir kişi var mı acaba?


PROGRAMIN GİRİŞİNDEKİ GÖRÜNTÜLERİN TEKRARI

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ak Parti’nin uyguladığı taktikler…
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir aday olacağına bir olmayacağına çekilen açıklamaları, medya mensuplarıyla, balıkçılarla konuşurken söyledikleri…

Medyada çıkan yanlış haberler
Habertürk’ün “Vecdi Gönül aday” flaş haberi, oraya katılıp görüş açıklayan ünlü gazeteciler resm-i geçidi… Herbirinden birer cümle…

Gazetelerde çıkan sanki doğruymuş gibi sunulan değerlendirme yazıları (A Hakan’ın Nimet Çubukçu, Hürriyet’in 24 Nisan günlü “Ya Vecdi Gönül, ya Beşir Atalay başlığı, vs.)

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Abdullah Gül’ün aday olduğunu açıkladığı konuşması…
……….


F KORU

Türkiye’nin daha önceki cumhurbaşkanlarını seçmesi de zor şartlarda gerçekleşmişti. Güçlü partilerin liderleri, cumhurbaşkanı belirleme sürecinde, o koltuğu kimselere bırakmadılar. 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti’nin genel başkanı Celal Bayar yol arkadaşlarına “Cumhurbaşkanı olayım mı?” diye sormadı bile, oldu.
Turgut Özal, Meclis’te çoğunluğa sahip ANAP’ın lideri olarak Kenan Evren’in yerine hiç tereddütsüz kendini aday gösterdi.
Süleyman Demirel, yüzde 27 oyla koalisyona girmiş Doğru Yol Partisi’nin lideriydi; ortağı Erdal İnönü’nün desteğiyle, Çankaya Köşkü’ne kendisini çıkardı…
Çankaya koltuğu uğruna darbeler yapılmış, darbe girişimlerinde bulunulmuş bir ülke burası…
İlk kez bir başbakan, partisi Meclis’te sayısal çoğunluğa sahip olmasına ve zorlasa kendisini seçtirebilecek konumda bulunmasına rağmen, cumhurbaşkanlığı koltuğunu bir başkasına teklif etme özverisini gösterdi. Süleyman Demirel’in, Kenan Evren’in “Kaçırır mı hiç kaçırmaz, Tayyip Erdoğan mutlaka aday olur” dediklerini hatırlayın lütfen…
Turgut Özal’a “Çıkarsan, seni onursuzca indiririz” tehdidini savuran Deniz Baykal ise aynı sert tavrını bugün de sürdürüyor.
“Neden acaba?” diye soracağım, ama galiba bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz.

Hiç yorum yok: