31 Mayıs 2007 Perşembe

ACABA6: Bilderberg İstanbul'da

Yayın tarihi: 31 Mayıs 2007
Dünyanın dört bir tarafından otel kapıları görüntüleri; uzaktan çekimler tercih edilmeli…
En sonunda Silivri’deki Klassis Otelin uzaktan görüntüleri…
Çarsamba ve perşembe günleri boşaltılmış otele giriş yapan Bilderbergçiler ve onları izleyen yerli-yabancı gazeteci grubu
Dünyaca ünlü bazı simalar:
Henry Kissinger, Hollanda Kraliçesi, Paul Wolfowitz, Richard Perle, David Rockefeller, George W. Bush, Bill Clinton, Margaret Thatcher, Tony Blair, Jimmy Carter…

Türkiye’den bazı simalar:
Selahattin Bayazıt, Suna Kıraç, Mustafa Koç…
Ali Babacan, Gazi Erçel, M. Ali Bayar…

Dünyada altüst oluş görüntüleri: Darbeler, savaşlar, petrol, kıtlık, kuraklık…


Atilla AKAR
Türkiye Bilderberg toplantılarıyla erken tanışmış. Yani ilk Bilderbergin kuruluşundan bu yana hemen tanışmış bir ülkedir.1. toplantı 18-20 eylül tarihleri arasında 1959’da, İstanbul Yeşilköy çınar otelde yapılmıştır. O zamanki DP döneminin bakanları, bir kısmı ve Adnan Menderes katılmıştır. Rahmetli. Sonraki 2. toplantı 25-27 nisan 1975te İzmir Çeşmealtı Yunus otelde yapılmıştır.



SES:
(Ünlü Bilderberg katılımcılarının –yabancı veTürk- görüntüleri slayt biçiminde…)

Dünyaca ünlü ‘Bilderberg Grup’ bu yılın toplantısını da Türkiye’de yapıyor. Toplantılarını her yıl dünyanın değişik bir yerinde yapma adeti var Bilderberg’in. 1954 yılında oluşturulmuş ve her yıl muntazaman toplantılarını yapmış olan Bilderberg, 53 yıl içerisinde tam üç kez Türkiye’de buluştu. Bu yıl yaklaşık 120 Bilderberg katılımcısı üç günlük toplantı için yine İstanbul’a geliyor.
Bilderberg toplantılarına katılanlar her ülkenin en önde gelen simaları; aralarında kraliçeler, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, politikacılar, sanayiciler, bankerler, işadamları, medya patronları, uluslararası kuruluşların tepe yöneticileri, ünlü gazeteciler var… Bu insanlar, üç gün boyunca, diğer müşterilerin boşaltıldığı, sadece kendilerine tahsis edilmiş bir otelde, başlarını bile dışarı çıkarmaksızın, dünya olaylarını tartışıyorlar.
Küreselleşme denilen ve bütün dünyayı etkisi altında tutan gelişmede en büyük payın sahibi oldukları belli de, yine de kim bu adamlar? Neden her yıl bir araya geliyorlar? Onların birlikteliği söylendiği gibi dünyanın bir yerlerinde darbelere, savaşlara mı sebep oluyor? Aralarına kabul ettikleri politikacıların başına talih kuşu konuyor mu? Bazılarının iddia ettiği gibi bir ‘dünya hükümeti’ mi Bilderberg, yoksa kendilerinin ileri sürdüğü gibi meraklı bir zenginler topluluğu mu?


Ömer Lütfü METE
Ülkelerinde toplumlarında önemsenen insanlar Bilderberg’e katıldığına göre, bu sadece spor olsun diye, ya da hobileri tatmin etmek için gerçekleştirilen bir buluşma değil. Bu buluşmanın dünyanın gidişi üzerinde bir etkisi olması lazım.
…..
Buralar dünyayı yönetenlerin anlam ve önem verdiği yerlerdir. Dünyayı yönetenler tabi ki her şeyi yapıyor değillerdir, her şeye hakim değillerdir. Uçan kuştan haberdar değillerdir. Ülkelerin sandıklarına ellerini uzatacak kadar, birebir bütün oyları tek merkezden pay edecek kadar asla hakim değillerdir. Ama dünyanın her bir tarafına elleri uzanacak kadar güçlü odaklardır bunlar. Güçlü odakların yapılanmaları ve de toplanmaları önemlidir, tehlikelidir, çünkü dünya tehlikeli bir dünyadır.



Cüneyt ÜLSEVER (Bilderberg 2005 katılımcısı)
Bilderberg toplantıları 2. dünya savaşı ardından, komünizmin Avrupa ya yerleşmeye başlamasıyla birlikte, Atlantik in iki ucundan, yan, transatlantik dediğimiz, Avrupalı ve Amerikalı entelektüel, siyasetçi, bürokrat, iş adamlarının bir araya gelip, ya bu gelişen komünizme karşı ne yapabiliriz, bunun için beyin fırtınası yapalım amacıyla meydana getirdikleri bir toplantılar serisi.



Atilla AKAR
Zannedildiğinin aksine bir Bilderberg örgütü ya da Bilderberg isimli bir hukuki statüsü olan bir kuruluş söz konusu değildir. Kurucuları arasında o zamanki Hollanda prenslerinden prens Bernhard vardır ki, kendisi eski bir Nazidir. Aynı zamanda da daha sonra Lockheed ünlü Lockheed rüşvet skandalına adı karışmıştır. Diğer önemli kurucusu da Polonyalı haham ve sosyolog olan doktor Joseph Retinger dir. Bu iki kişinin öncülüğünde kurulmuştur. Ama Bilderberg tabi ki bir kişisel inisiyatif hareketi değildir, arkasında çok güçlü bir grubun desteği vardır. Daha geniş açıdan baktığımızda Bilderberg aslında bir Amerikan projesidir. Bir CIA organizasyonudur. 2. Dünya Savaşından yıkık çıkan Avrupa nın başta Sovyet tehdidi, o zamanki yani iki kutuplu dünya içinde, Sovyet tehdidine karşı birleşmiş Avrupa fikri ortaya atılmıştır. ABD ve CIA Avrupa ya yeniden şekil şemal verebilmek için Avrupalı elitlerin öncülüğünde ve kendi insiyatiflerinde bir hareket başlatmak istemiştir. Nitekim Bilderberg in ilk kuruluş toplantısını CIA başkanı, o zamanki CIA başkanı William Donovan ve Bedel Smith iki CIA ci çok önemli isimlerdir ve ayrıca Charles Jackson o da CIAcidir bizzat katılmışlardır. Amaç yeniden bir birleşmiş Avrupa olarak tanımlanabilir de, nitekim o zamanlar demir-çelik birliği adı altında başlayan bu günkü AB projesi adım adım Bilderberg eliyle, Bilderberg inisiyatifiyle hayata geçirilmektedir. Dolayısıyla Bilderberg Birleşik Avrupa Projesinin çizildiği yerdir. Ya da tersi bir ifadesiyle söylersek bugünkü Avrupa Birleşik Devletleri projesi aslında bir Bilderberg projesidir.



F KORU:
(Görüntülerde çeşitli tv programlarında ve gazetelerde FKoru)

Türkiye Bilderberg konusunu en yaygın biçimde, geçen yıl, benim yüzümden tartıştı. Gazeteler günlerce benim adımın mutlaka geçtiği haberlerle Bilderberg Grubu sayfalarına taşıdılar; televizyonlarda uzun uzun tartışmalar yapıldı aynı konuda. Daha önce de Bilderberg konusu hangi vesileyle gündeme gelse görüşlerine mutlaka yer verilen kişilerden biri yine bendim; ancak geçen yıl durum farklıydı. Bu defa yıllarca yazılarıma konu ettiğim, kendilerinden ‘dünya egemenleri’ veya ‘dünya hükümeti’ diye söz ettiğim Bilderberg’e katılmak üzere aldığım davet sebebiyle tartışıldım haftalar boyu.
İzlediğiniz program her yönüyle dünyada bir ilk teşkil ediyor. Bilderberg Grup ilk kez kendisine kuşkuyla bakan birini toplantısına davet etti. Geçen yıl bu zamanlarda Kanada’nın Ottowa kentinde yapılan 54. Bilderberg toplantısında tarihinde ilk kez ona kuşkuyla bakan biri de bulundu. Yani ben. Kaynaklara bakıldığında görülecektir: Bilderberg toplantılarına katılanlar orada yaşadıkları deneyimi başkalarıyla pek paylaşmazlar. Bilinen iki istisnanın ikisi de İngiliz’dir: Eski başbakan Margaret Thatcher’in katıldığı toplantıyı tanıdıklarına aktardığı biliniyor. Eski maliye bakanı Denis Healey de, bir gazeteciye, Bilderberg maceralarını anlatmıştı.Hepsi bu kadar…
Anlayacağınız, sizler dünyada belki de en şanslı meraklı kitlesiniz; çünkü Bilderberg’e katılmış birinin gördükleri ve yaşadıklarından hareketle grubu anlattığı ilk televizyon programını izliyorsunuz.



Cüneyt ÜLSEVER
Ama bu toplantıların, baştan yeri, katılımcıları ilan edilmediği için, toplantılarda herkes görüşlerini serbestçe beyan etsin diye, kimin ne söylendiği onun ağzından verilmediği için böyle bir gizem yaratılmış. (03.43) bu gizem giderek komplo teorileri haline dönmüş, ve dünyada da bu komplo teorilerini, ne derler, fırsat tanıyanlar var, bunun hakkında çeşitli tevatürler yaratılmış. Türkiye de de bu komplo teorilerinin başını gazeteci arkadaşımız Fehmi Koru çekti. Uzun yıllar bu toplantılarda çok temel kararlar alındığını, bu toplantıya katılanların bir nevi bir gizli örgütün mensubu haline geldikleri, bulundukları ülkede önlerinin açıldığı, yükseldikleri, çok kritik görevlere geldiklerini iddia etti. (04.24) ve komplo teorilerini sevenlerce de bu iddialar tabi genel kabul gördü. Benim katıldığım toplantı sonrasında ben örneğin hiçbir şey olamadım. Bir tek Bilderbergle ilgili tek bir niyazım kabul edilmiştir, toplantıdan geldikten sonra Aksiyon dergisine verdiğim demeçte, “Allahım, inşallah gelecek yıl Fehmi Koru’yu davet ederler” demiştim. O dileğim tuttu mesela. Nitekim de geçen yıl Fehmi Koru kendisi davet edildi bu toplantıya.



SES:

Türkiye’den Bilderberg’e her yıl önemli sayılabilecek sayıda kişi katılıyor. Geçen yılki bir rekordu; tam altı kişiyle gidildi Ottowa’daki toplantıya… Bu yılın toplantısı İstanbul’da yapılacağı için, kapalı toplantılara katılanlar yanında, o toplantılara katılmayıp yalnızca organizasyonu izlemeye gelmiş gençler de vardı Ottowa’da.
İlk toplantıdan itibaren Türkiye Bilderberg toplantılarının ilgi merkezi olmuştur. Bunu yalnızca kabarık katılımcılar listesine bakarak söylemiyoruz, Bilderberg denildiğinde aklımıza esas gelmesi gereken çekirdek grubun içinde mutlaka Türkiye’den birinin bulunması da bize bu önemi hatırlatıyor. Uzun yıllar işadamı Selahattin Bayazıt katıldı Bilderberg toplantılarına; daha sonra Koç Holding’ten Suna Kıraç üstlendi onun bırakmasıyla doğan boşluğu… Halasından sonra Mustafa Koç sürekli katılımcı statüsünü devraldı.


Atilla AKAR
(Türkiye’den görüntüler: asker, politikacılar, tv ve gazete binaları…)

Son dönemde yani, 2000li yıllardan bu yana Bilderberge katılan Türklerin hem sayısında hem de niteliğinde bir artış ve değişiklik olmaktadır. Özellikle benim görebildiğim kadarıyla, ekonomik mekanizmalarda önde gelenler ve medya önde gelenleri ağırlık taşımaya başlamıştır. Yani, devlet bakanı Ali Babacan arka arkaya iki kere katılmıştır Bilderberg toplantısına, yani ekonomi ağırlıklı anlamında. Bir çok radyo televizyon yöneticisi ve yazar Bilderberge katılmıştır. Sayılar artmaktadır adeta kafilelere dönüşmektedir. Yani bu da Bilderbergin Türkiye üzerindeki , daha doğrusun Türkiye nin Bilderberg üzerindeki önemi artmaktadır. Türkiye özel bir ilgi alanına girmişe benzemektedir. Dediğim gibi Türkiye açısından Bilderberg önemlidir. Bilderberg açısından da Türkiye önemlidir çünkü Türkiye Bilderberg planlarının tam merkezinde durmaktadır. Yine benim şahsi kanaatime göre, örneğin geçmişte Ecevit in hastalığı bahanesiyle yürütülen kampanya ve ardından o zamanki hükümetin siyasi ömrünün bitirilmesi operasyonu ve benim troyka komplosu dediğim olgu aslında bir Bilderberg operasyonudur. Yani Bilderberg gerektiğinde Türk siyasetine doğrudan müdahale edebilmektedir. Kemal Derviş eliyle yürütülen troyka komplosu da bana göre bunlardan birisidir.



SES:

Bilderberg konusunda en ciddi yanlışlık toplantılara katılan herkese aynı muameleyi yapmamızdan kaynaklanıyor. Çünkü toplantılarıyla gündeme gelen Bilderberg’in içinde bir de çekirdek Bilderberg var. Bilderberg dediğimizde esas anlaşılması gerekenler onlar; yoksa onların her yıl görüşlerinden yararlanmak veya etkilemek üzere davet ettiği, bir kereliğine katılan kişiler değil…
Hollanda Kraliçesi bir eli kanda da olsa katılıyor her yılın toplantısına; en devamlı Bilderbergçilerin hepsi de değişik özellikleriyle tanınan simalar: Amerika’nın en zenginlerinden banker David Rockefeller sözgelimi, ileri yaşına ve aksayan sağlığına rağmen geçen yıl Ottowa’daydı, bu yıl da İstanbul’da.
Döneminde dünyanın en fazla karıştığı Amerikan dışişleri bakanı Henry Kissinger da ajandasında Bilderberg toplantı tarihini her yıl boş bırakıp nerede yapılıyorsa oraya koşanlardan…
Irak Savaşını Amerika’nın başına açan ekibin en önemli adamları Karanlıklar Prensi lâkaplı Richard Perle ile İstanbul’da delik çorabıyla yakalanmış Paul Wolfowitz… Büyük petrol şirketlerinin, tomotiv firmalarının, öndegelen bankaların en üst düzey yöneticileri de öyle… Aralarında dev sigorta şirketlerinin, medya kuruluşlarının, silâh sanayiine çalışan firmaların CEO’larının da bulunduğu her yıl katılan bir grup…



C ÜLSEVER
(Yabancı Bilderbergçiler: Richard Perle, Wolfowitz, Kissinger görüntüleri…)

Toplantının bir daimi kadrosu var. Yani her sene bu toplantıya katılanlar var, bir de benim katıldığım gibi bir yıl davet edilenler var. O davet edilen kişiler, sadece o yıl için davet ediliyorlar, ondan sonraki yıllarda bir daha davet ediliyorlar ya da edilmiyorlar diyeyim, ama onlar asli üyeleri değil bu toplantıların. Benim katıldığım toplantıda, ben iki yıl evvel katılmıştım. Benim katıldığım toplantıda İran, Irak, bildiğimiz konular, Rusya gibi konular gündeme getirildi. Bunlar teker teker, kendine ait bölümlerde ele alınıyor, ilk önce bununla ilgili konuşmacılar kendi görüşlerini beyan ediyorlar. Ardından da bir açık tartışma başlıyor ve herkes, veya isteyenler kendi görüşlerini beyan ediyorlar. Toplantıların sonunda herhangi bir ortak deklarasyon veya herhangi bir şey yayınlanmıyor. Ama toplantıların ardından isim verilmeksizin, toplantıların tutanakları bir kitap halinde basılıp katılımcılara yollanıyor. Toplantıların özü bu. 02.51


F KORU:

Ottowa’daki toplantıda bir şeyi fark ettim: Çekirdek grup öyle zırt fırt söz alıp kendisini ortaya atmıyor. Gerçekten müdahalelerine gerek olduğu zaman mikrofonu ellerine alıyorlar. Bilderberg toplantısında öyle uzun uzun konuşulmuyor zaten. Konuşmacı olarak davet edilenlere en çetrefil konular için bile sadece 20 dakikalık bir süre tanınıyor. Soru-cevap faslı da müthiş hızlı; sorusu olanlara bir-iki dakikayı geçmeyen süreler sağlanıyor.
Siz ve ben de dünya olaylarını konuşmak için bir toplantı düzenleyecek olsak nasıl yaparsak Bilderbergçiler de öyle yapıyor: Çin mi görüşülecek, konunun uzmanı uluslar arası bir ismin yanında Çin’den de biri çağrılıyor. İran mı söz konusu, Filistin mi, Irak mı, bu ülkelerden biri de mutlaka toplantının konuşmacıları arasında bulunuyor. Oturumlarda İran veya Irak’ı bir İranlı ve Iraklı ile konunun uzmanı bir Batılı tartışıyor, sonra da herkesin en kısa sürede katkıda bulunması bekleniyor.



SES:

Grubun kuralı şu: Bilderberg’te tartışılanlar Bilderberg’te kalıyor. Oturumlar sırasında sürekli yansıtılan kural, orada konuşulanların konuşmacıların isimleriyle birlikte herhangi bir biçimde dışarıya aktarılmaması. Diğer müşterilere özür dilenerek kapı gösterildikten sonra, toplantıya iki gün kala, otelin yönetimi Bilderberg sekretaryasına geçiyor. Toplantılar sırasında tutulup bırakılan notları da toplayıp imha ediyor özel görevliler. Konuşmaları Bilderberg kendisi deşifre edip metni katılımcılara gönderiyor, ancak şifreli bir biçimde. Konuşmacının adını bulamıyorsunuz, onun yerine “Filanca kurumda çalışan bir uzman” diye söz ediliyor o kişiden… Soru yöneltenlerin adları da geçmiyor basılı metinde; soranın kimliği “Türkiye’den bir katılımcı şu soruyu sordu” diye geçiştiriliyor. Gizliliğe titizlikle uyuluyor.


Atilla AKAR
(Macera filmlerinden görüntüler)

Benim kişisel tanımım Bilderberg in hem gizli bir örgüt olduğu hem de olmadığı yönündedir. Yani hem evet hem hayırdır. Bu ilginç bir yaklaşımdır. Şöyle ki, açarsak Bilderberg son tahlilde gizli bir örgüttür. Fakat tümüyle gizli bir örgüt de değildir. Neden? %100 gizlilik bugün sadece romanlarda söz konusudur. günümüzün gizli örgütleri, aslında romanlardaki gibi hiçbir zaman hiçbir yerde gizli bir örgüt yok, hele de günümüzün gizli örgütlerinin kendi internet siteleri, büroları, üye listeleri, hemen hemen mevcuttur, faksları telefon numaraları. Önemli olan, benim şahsi fikrime göre stratejinin gizliliğidir, karar vericilerin gizliliğidir, niyetin gizliliğidir. Yoksa bugün %100 gizli bir örgüt ancak romanlarda söz konusudur. Bence Bilderberg de bu tip bir örgütler sınıfına girmektedir. Belirttiğim gibi önemli olan stratejinin, alınan kararların ve amacın gizliliğidir. Bu açıdan bakıldığında Bilderberg de gizli bir örgüttür.



F KORU:
Bilderberg’in çelik çekirdeğinde yer alan biri, hep birlikte Kanada’ya doğru yol alırken, “Yemekler de önemlidir burada” diye merakımı uyandırmıştı. Yine onun tembihini zihnimin bir yerine yazıp uyguladım. Yemeklerde hep aynı kişilerin bir arada oturması istenmiyor; hatta görevlilerin yanınıza yaklaşıp sizi bir öncekinden farklı bir masaya oturttuğu da oluyor. Böylece farklı yüzlerin değişik görüşlerini yemek masasında da öğrenme fırsatı oluyor.



Cüneyt ÜLSEVER
Benim katıldığım toplantıda, benim en çok keyif aldığım dönem akşamlar oldu. Gündüz ne olursa olsun, 200 kişinin bir araya geldiği formal toplantılar oluyor. Bildiğimiz seminerler şeklinde, zaten 200 kişiden 25i diyelim söz almaya kalksa herkese iki cümle düşüyor. Ama akşamları yemekten önce veya yemekten sonra, barın etrafında, otelin lobilerinde kahve içen, içkisini içen insanlar, küçük kümecikler oluşturuyordu. Ve ben kaldığım günlerde o gecelerden çok keyif aldım çünkü insanlar çok daha rahatlıyorlar. Zaten o kümecikler birbirine güvenen, ısınan insanlardan oluşuyor. Ve işte orada ne bileyim ben dünyayı yönettiği söylenen, dünyada iddia sahibi insanların şahsi görüşlerini almak, şahsi yaptığı esprileri duymak durumunda kalıyorsunuz, veya ne bileyim iki önemli insanın birbiriyle olan laf atışmasına şahit oluyorsunuz. Ben ondan çok keyif almıştım. Gündüzleri biraz daha derse giren öğrenci gibi hissediyordum kendimi. Ama akşamları çok keyifli oluyordu.


SES:
(M Thatcher, Kissinger görüntüleri…)

İngiltere’nin eski başbakanlarından Margaret Thatcher bir yakınına katıldığı ilk Bilderberg toplantısında yaşadığı bir olayı aktarmıştı. O sırada Muhafazakar Parti’nin fazla bilinmeyen bir milletvekili olan Thatcher, Bilderberg’in ilk gününde yapılan konuşmaları sessizce dinlemekle yetinmiş, herhangi bir soru sormamış, görüş açıklamamış… İkinci günün ilk yarısında da suskunluğunu koruyunca, kendisini Kissinger’in yanına oturtmuşlar. O sıralar bugünkünden daha ünlü olan Kissinger, “Bak kızım” demiş İngiliz politikacıya, “Konuşulan konularla ilgili senin görüşlerini öğrenmek için can atan bunca insan var, neden konuşmuyorsun?” Öğleden sonraki oturumda söz alan birine dönüşmüş Thatcher… İyi de yapmış; katıldığı Bilderberg toplantısından sonra Muhafazakar Parti’ye lider ve ilk seçimde de başbakan oldu…

Önemli bir not da şu: Bir iddiaya göre iktidara giden yolu Bilderberg tarafından açılan Margaret Thatcher’ın sonunu da yine Bilderberg getirdi. İngiltere’de kraliyet yönetimini lağvetme baskılarına direndiği için Bilderbergçi arkadaşlarının hışmına uğramış Thatcher. Bilderberg gözlemcilerinin en ünlüsü Jim Tucker, bir toplantıda karşılaştığı eski İngiliz başbakanına “Doğru mu?” diye bu iddiayı sormuş. Aldığı cevap ilginç: “Bilderberg’in hışmına uğramak onurdur…”


Atilla AKAR
(Thatcher, Clinton, Jinny Carter, George W. Bush, John Major görüntüleri…)

Bilderberg hakkındaki yanlış kanaatlerden birisi de şudur; Bilderberg e katılan herkesin yükseldiği ya da yükseleceği söylenir. Bunun örnekleri de vardır geçmişte hakikaten, örneğin İngiltere başbakanı, eski başbakanı Margaret Thatcher Bilderberg e katıldıktan sonra İngiltere ye başbakan olmuştur, birilerinin gözüne girmiştir. Bill Clinton Bilderberg e katıldıktan sonra ABD başkanı olmuştur, bir anlamda sınavı orada geçmiştir. Bu gibi örnekler olmakla birlikte aslında Bilderberg e katılmak, yükselmenin garantisi ve şartı değildir.

Yoksa Bilderberge katılmış bir sürü isim vardır.bugün adları bile, gerek yabancı Bilderbergciler gerek Türk Bilderbergciler anlamında söylüyorum, adları bile okunmamaktadır. Kısaca bir baltaya sap olamamış bir sürü de Bilderbergci vardır. Bilderberg e katılmak yükselmekle eş anlamlı değildir.



F KORU
(Yabancı Bilderbegçiler, ayrıca Hillary Clinton, Tony Blair, Carl Bildt…)

Şans, talih, kader, kısmet… Artık ne derseniz deyiniz, Bilderberg’in katılımcılar için mavi boncuk yerine geçtiği pek çok örnek var. Jimmy Carter, Bill Clinton, George W. Bush, bunların her biri, Amerika’da umut veren politikacı diye bilinirlerken Bilderberg toplantısına davet edildiler; ardından başkan seçilip Beyaz Saray’a taşındılar.
Bu sebeple gözlerim Ottawa’da Hilary Clinton’u aradı doğrusu; katılması beklenenler arasında adı bulunduğu halde gelmedi.
Yalnız Amerika’da değil ki… Tony Blair sözgelimi; İşçi partisi’nin başına gelmeden ve başbakan olmadan hemen önce Bilderberg toplantısına katılmıştı.
Geçen yılın Bilderberg’inde en çok söz alanlardan biri İsveçli bir eski başbakandı; şimdilerde ülkesinin dışişleri bakanlığı koltuğunda oturuyor Carl Bildt.
Bizden katılımcıların, 1975 Bilderberg’i hariç, yabancılar kadar talihleri yaver gitmedi. 1975’te İzmir/Altın Yunus toplantısına katılanlar arasından başbakanlar, bakanlar çıktı; çoğunun politikada ve bürokraside önleri açıldı. Ancak son 10-15 yıldır Bilderberg’e Türkiye’den katılanların çoğu sille yedi. Konumunu kaybeden, hapse ve yüce divana düşen, unutulan çok Bilderberg katılımcısı var...
Politikayla daha fazla ilgilendiğim için şirketler dünyasında neler olup bitiyor bilemiyorum: Bilderberg’e katılan ve orada tanışan insanlar bu ilişkilerini profesyonel alana da taşıyorlar mı? Başka bir ülkeyle ilgilenen Bilderberg çekirdek kadrosundan bir şirket yöneticisi, o yıl davet edilen ilgilendiği ülkenin başbakanıyla yemek masasında başlattığı dostluğu herhalde sonra da devam ettiriyordur.

SES:

Aksi halde bu kadar gizlilik niye? Bilderberg’in bütün davetlilere açık olan oturumlarında konuşulanlar herhangi bir düşünce üreten kuruluşun çatısı altında konuşulanlardan fazla farklı değil. O kadar önemli insan, milyarlarca dolara hükmeden işadamı, banker, medya baronu, bir krizden diğerine sürüklenen dünyayı rayına oturtması gereken politikacı, uluslararası bürokrat, yani Bilderberg’in çekirdek kadrosu, televizyonlardaki tartışma programlarında da işitebileceği tebliğleri dinlemek için her yıl bir haftasını neden ayırsın?
Her Bilderberg toplantısında ele alınan ana başlıkların sonraki yılın en önemli konusu haline gelmesine ne diyeceğiz? Geçen yıl Ottowa’da en uzun tartışılan ülke İtalya’ydı; ne oldu arada İtalya’da? Devrilmez gözüken Berlusconi hükümeti gitti, yeni bir koalisyon hükümeti işbaşına geldi… Bu yıl İstanbul’da konuşulacak konuların da önümüzdeki dönemin sıcak noktaları veya ekonomik konuları üzerine olacağına sizler de iddiaya girebilirsiniz. Geçen yılki toplantıda ‘enerji ve petrol fiyatları’ üzerinde az lâf üretilmedi; benzini pahalı almaya devam edeceksiniz…



F KORU:
(Lord Browne, Conrad Black, Paul Wolfowitz…)

Ottawa’daki toplantının göz kamaştırıcı yıldızlarından biri çelik çekirdeğin kendisinden ‘John’ diye söz ettiği Lord Browne’dı. Hemen her oturumda söz alıyor, görüşlerini büyük bir ustalıkla aktarıyordu. Her konuda söyleyeceği bir-iki cümle vardı British Petroleum şirketinin en üst düzey yetkilisinin… Kendisini hayran hayran dinleyen Bilderberçiler, bu yıl, Lord Browne’un emeklilik sonrası düşüşünü izlediler. Tarihin en yüksek emeklilik ikramiyesini alarak BP’den emekli olan Browne birdenbire gazetelerin manşetlerinde buluverdi kendini. Eşcinseldi Lord Browne, ama daha önemlisi adı birkaç skandala birden karışıverdi. 2005 yılı mart ayında Teksas’ta patlayan iki rafineriyle o ilintilendirildi; hakkındaki haberlerin yayınına engel olmak için uyguladığı baskılar deşifre edildi; BP’nin kasasını kendi kesesi gibi kullandığı ortaya çıktı.
Hemen her Bilderberg toplantısında beraber oldukları yakın dostları yanından çekiliverdiler Lord Browne’un; yönetimdeki diğer dostları ile her yıl Bilderberg’te buluştuğu çeşitli dev şirketlerin sahipleri, onu, danışma ve yönetim kurullarından ihraç ettiler…



SES:
2007 yılı Bilderberg’in çelik çekirdeği için fazla iyi bir yıl olmadı. Bazılarının önü açılsa bile, bir çoğunun başı derde girdi. Bilderberg Grubu, John Browne’un hazin düşüşünü hep birlikte izlerken, eskisi kadar dokunulmaz olmadıklarını daha iyi fark edecekleri darbeleri birbiri ardına yemeye başladılar.
Kanada, İngiltere ve Amerika’da sayısız gazete, dergi, televizyon ve radyo istasyonuna sahip dünyanın en büyük medya patronlarından Conrad Black, bütün hayatını demir parmaklıklar arkasında geçirme cezasıyla sonuçlanabilecek ciddi bir davada yargılanıyor. İngiliz Telegraph gazetesi onundu, artık değil; Jerusalem Post gazetesi de artık onun adıyla çıkmıyor. Meğer o da halka açık şirketlerin parasını kendi parası gibi har vurup savurmamış mı?
En iyi bilinen öykü ise Bilderberg’in en müdavim katılımcılarından Paul Wolfowitz’in başına gelen… Bush’u Irak’ı işgale zorlayanlardandı Wolfowitz; 1 Mart tezkeresi sonrası Türkiye’nin ayaklara kapanarak özür dilemesi gerektiğini söylemişti. Savaşta işler iyi gitmeyince kendisini Dünya Bankası’na başkan olarak atanmayı başardı. Şimdi ise, Dünya Bankası kaynaklarını sevgilisine kullandırdığı için koltuğundan oldu Wolfowitz.
George Bush onun yerine kimi atamayı düşünüyor dersiniz? Ottowa’daki son Bilderberg toplantısının yıldızlarından Amerikalı diplomat Robert B. Zoellick…


F. KORU
Dünyanın gözü bu toplantıda... Her yıl nerede yapılırsa yapılsın orada hazır bulunmayı ve elde ettiği her bilgiyi başkalarıyla paylaşmayı görev bilen uluslararası gazeteciler de var… Onlara da vereceğim bir haber var:
Katılımcıların ve çelik çekirdek içinde yer alanların adlarına ve unvanlarına bakarak sıkıcı insanlar sanmayınız Bilderberg grubunu… Tam tersine, kendileriyle de dalga geçebilecek kadar mizahsever insanlar… En fazla takıldıkları konu da Bilderberg adının dünya çapında meydana getirdiği büyük dalgalanma… ‘Dünya hükümeti’ olarak tanımlanmaları… Bir yerlerde olup biten aykırı her gelişmenin kendilerinden bilinmesi… Geçen yıl Ottowa’da hükümetini yeni kurmuş Kanada’nın muhafazakar başbakanı Stephen Harper Bilderberg toplantısı katılımcıları onuruna bir yemek verdi. Kendisini takdim eden çekirdek kadrodan biri, “Sayın Harper geçen yılki toplantımıza katılmıştı; şimdi birileri kendisine koltuğu bizim takdim ettiğimizi bile söyleyebilir…” dedi.
‘Gizli dünya devleti’ diye tanıtılmaya itiraz ediyor Bilderbergçiler, ancak kendilerine güç atfedilmesinden de müthiş keyif aldıklarını saklamıyorlar.
Ezici çoğunluğu erkek ve beyaz, Bilderberg’e katılanların; geçen yılın toplantısında yalnızca bir tek siyah katılımcı vardı, birkaç da kadın… Hepsi o kadar.



Atilla AKAR
Ama biz Bilderberg toplantılarında neler konuşulduğunu öğrenemeyiz. Hatta kimi iddialara göre, kimi araştırmacıların kimi iddialarına göre katılanlar baştan beri bir dizi telkin ve yasakla karşılaşırlar. Bir rivayete göre yemin ettirilmektedir. Başka bir rivayete göre de bir kağıt imzalatılmaktadır. (07.13) yani bu toplantıya katıldığım için, bu toplantının bilgilerini dışarıya sızdırmayacağım, kimseyle paylaşmayacağım diye bir kağıt imzalatılmaktadır. Fakat son dönemlerde, özellikle 2000li yıllardan bu yana Bilderberg üzerindeki spekülasyonlar ve tartışmalar sadece Türkiye de değil dünyada da çok arttığı için bu konuda nispi bazı yumuşamalara gitmişlerdir, yani Bilderbergciler. Stratejilerinde küçük oynamalar yapmış gibi görünüyorlar, eskiden örneğin Türkiye Bilderbergcilerini söz konusu edersek , eskiden hiçbir şekilde çıkıp konuşmazlarken, Türk basınında hiçbir şekilde Bilderberg e dair tek kelime dahi yazılmazken köşe yazarları bu konudan söz etmezlerken, sadece tırnak içinde söylüyorum onlara göre marjinal bir takım komplo teorisyenleri bu konuya dikkat çekerlerken şimdi birden bire Bilderbergciler de konuşur söyler ve yazar olmuşlardır. Dolayısıyla bu Bilderbergin, şahsi fikrim kamuoyundan gelen baskılar karşısında, kamuoyundan gelen merak karşısında bir PR hamlesi olarak görüyorum. Yani bir piyasa hamlesi olarak görüyorum.

Bilderberg üzerine yazanlar konuşanlar tarihte baskı görmüşlerdir. Yani bir çok araştırmacı yazar bu konuda baskı görmüşlerdir. Yani şunu söyleyebiliriz, Bilderberg üzerine konuşmaya kalktığınızda, batının bütün özgürlükler söylemi bir anda rafa kaldırılmaktadır. (15.19) burası enteresandır, örneğin geçmişte, 1970lerde Financial times ın yazarı Gordon tetter işinden olmuştur. Yani Bilderberg üzerine yazmıştır, işinden olmuştur. “Trajedi ve Umut” kitabının yazarı doktor Kogley in kitabı ise hiçbir dağıtıcı tarafından dağıtılmamıştır. Aynı şekilde İspanyol istihbarat servisinin elemanlarından olan Luis Gonzales Mata “dünyanın gerçek efendileri” isimli bir kitap yazmıştır, Bilderberg i anlatmıştır. Kitap piyasadan toptan satın alınmak suretiyle yine kaldırılmıştır, okura ulaşması engellenmiştir. Dolayısıyla bir vakitler Bilderberg üzerinde hepten karanlık bir perde mevcuttu.



F KORU

Kendi nâmı hesabıma ben yaklaşık en az 20 yıllık Bilderbeg gözlemcisi olmamın mükafatını aldığımı sanıyorum. İngiltere’de BBC televizyonunda bir kez, Guardian gazetesinde de sadece bir-iki kez Bilderberg adı geçmişken, son beş yıldır Bilderberg hakkında en fazla yazı ve haber çıkan ülke Türkiye; bunda benim ısrarlı takiplerimin de payı var.
Devlet Bakanı Ali Babacan ile şimdilerde DP’den politikaya atılan Mehmet Ali Bayar 2003 yılında katılmışlardı Bilderberg’e, zorlamalarım yüzünden orada nelerle karşılaştıklarını televizyona çıkıp anlattılar. Bir meslektaş da, ilk kez, katıldığı Bilderberg toplantısında dinlediklerini sütununa taşıdı. Geçen yıl toplantılarına beni de çağırmaları, bana, Bilderbergçilerin fikri takibimi mükâfatlandırdıkları hissini veriyorsa bundan…
Davet edildiğim duyulduğunda, gazete ve televizyonlar, günler boyu “Gitmem demişti gitti” diyen yayınlar yaptılar. İşte arşiv orada duruyor; Hürriyet’in 17 Mayıs 2003 tarihinde verdiği haberde, lafımı hiç sakınmadan, “Davet ederlerse ben de katılırım tabii ki…” demiştim. Gittiğimde yaşadıklarımı yazacağımı da yine orada duyurmuştum.
Davet ettiler, gittim, gördüklerim ve işittiklerimi döner dönmez yazdım da… Gizlilik yemini etmedim, benden susacağıma dair bir kağıt da almadılar. Üstelik dünyada bir ilk teşkil edecek bu programı da yapıyorum. Bilderberg’e katılmış birinin yaptığı Bilderberg hakkında ilk televizyon programı bu…



SES:

Bir örgüt düşünün: Dünyanın yüz milyarlarca dolara hükmeden bütün büyük şirketlerinin karar alma noktasında bulunan yöneticileri orada temsil edilsin… Coca Cola’dan Laferge’a, BP ve Shell’den Thyssen-Krupp’a, Rothschild’tan AXA’ya kadar… Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne, NATO’dan Dünya Bankası’na hemen her uluslararası kurumun yöneticileri de onlara katılsın… Global gelişmeleri izlediğinizde her gün adlarını duyduğunuz televizyon ve gazetelerin yayıncıları, yönetmenleri, yıldız yazarları… Herkes herkes orada…
Ne beklersiniz? En fazla kâr etme hırsıyla hareket eden şirket patronları ile, global kavga ortamına adaletli bir sistem getirmeyi, insanların güvenlik ihtiyacını karşılamayı, fakirlerin karnını doyurmayı, cehalete son vermeyi görev olarak üstlenmiş uluslararası kurum yöneticilerinin boğaz boğaza gelip kavga etmelerini değil mi? Orada bulunan gazetecilerin de bu durumu yayın organlarına iletmelerini, değerlendirmelerini de beklersiniz herhalde…
Bunların hiçbiri olmuyor. Görevleri birbiriyle çelişik de olsa, toplantıya katılanlar, çekirdek kadro, Bilderberg’te geçirdikleri üç gün boyunca hiç kavga etmiyorlar. Bir defalığına davet edilenler de seslerini fazla yükseltmiyorlar; onların derdi de, bir dahaki toplantıya da çağrılıp dünya seçkinleriyle iki akşam şömine başı sohbeti yapmak… Gazeteciler de, konulmuş kuralları çok daha sert yorumlayarak, toplantılardaki konuşmaları okurlarıyla paylaşmıyorlar.
Bu, bilebildiğimiz bütün siyasi davranış biçimlerine aykırı bir durum.



Cüneyt ÜLSEVER
Benim katıldığım toplantıda iki tane kraliçe vardı, birkaç tane başbakan vardı, aynı ülkenin muhalif liderleri vardı, yani bundan bir siyasi ortak platform yaratmak zaten mümkün değil.
Buradan çıkan sonuçları herkes kullanabilir çünkü bu yayınlanıyor diyorum. Ama yani dünyanın en büyük cio larının şirket başkanlarını, bakanların başbakanların, sadece bir örgütün ağzına baktığını söylemek, yani şimdi Alman şansölyesi de orda, kendi gizli örgütü dururken niye CİA in şeyiyle çalışsın. Dediğim gibi bütün bunlar o gizem kavramı ve belki kaplı dönemde yani 50li dönemlerin, komünizm anti-komünizm savaşı içinde yaratılmış bir takım mitler, ama o mitler bugüne kadar yaşıyordu.



GİRİŞ GÖRÜNTÜLERİ TEKRAR
Dünyanın dört bir tarafından otel kapıları görüntüleri; uzaktan çekimler tercih edilmeli…
En sonunda Silivri’deki Klassis Otelin uzaktan görüntüleri…
Dünyaca ünlü bazı simalar:
Henry Kissinger, Hollanda Kraliçesi, Paul Wolfowitz, Richard Perle, David Rockefeller, George W. Bush, Bill Clinton, Margaret Thatcher, Tony Blair, Jimmy Carter…

Türkiye’den bazı simalar:
Selahattin Bayazıt, Suna Kıraç, Mustafa Koç…
Ali Babacan, Gazi Erçel, M. Ali Bayar…

Dünyada altüst oluş görüntüleri: Darbeler, savaşlar, petrol, kıtlık, kuraklık…


F KORU:
Bilderberg böyle bir şey işte. Hazır bir araya gelmişken, sadece bir defalığına davet edilenlerin gözlerinden uzak buluşmalar düzenlemiyorlarsa, Bilderberg toplantılarının öyle fazlaca bir gizemi yok. Zaten örgüte gizem kazandıran da çekirdek kadro dışındakilerin de çağrıldıkları toplantılarda konuşulanlar değil, toplantılara katılanların kimliği… Kral, kraliçe, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan düzeyinde dünyanın dört bir köşesinden politikacılar, yüz milyarlara hükmeden işadamları, sanayiciler, bankerler, sigorta şirketi yöneticileri, medya baronları, uluslararası kurumların tepe noktasındakiler, diplomatlar, gazeteciler… Her biri bir gücü temsil ediyor bu insanların ve çekirdek kadroyu oluşturan 50’si her yıl bir araya geliyor… Bu bile korkutucu… Her yıl bir yerlerde meydana gelen sıra dışı gelişmelerin Bilderberg toplantısına bağlanmasına hiç şaşırmamalı.
Bilmiyorum bir ayrıntı sizin de dikkatinizi çekti mi: Geçen yıl Bilderberg’e ben katılıyorum diye tonlarca mürekkep tüketildi gazetelerde; bu yıl Bilderberg toplantısı ülkemizde yapılıyor, gazetelerde fazla gürültü yok.
Neden acaba?

1 yorum:

Mustafa Kont dedi ki...

merhabalar Fehmi Bey

sizinle konusmak istiyorum..

genckalem.org@hotmail.com
MSN adresim

mustafakont@gmail.com
mail adresim

www.genckalem.org yöneticisiyim ben.