13 Mayıs 2007 Pazar

ACABA 4: Darbelerde Yabancı Parmağı 51007

ACABA 4

YAYIN TARİHİ 10 MAYIS 2007

KONUSU: DARBELERDE YABANCI PARMAĞI

Program akışı

F KORU

Bir kanaati ortadan kaldırmak için kaç ayrı ağzın yalanlaması gerekir?
Türkiye’de meydana gelen siyasî sarsıntıdan sonra kamuoyunda beliren “Bu işlerin arkasında Amerika var” yargısını yanlış çıkarmak için kimbilir kaç Amerikalı yetkili konuştu şu son bir hafta içerisinde. Ankara büyükelçiliğinden bir siyasî müsteşarı gördük önce kameralar önünde. Ardından elçiliğin basın sözcüsü resmi bir açıklama yaptı. Sonra büyükelçi Ross Wilson bir haber televizyonuna çıkıp “Amerika’nın Türkiye’ye güveni var” dedi. Aynı gün, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Washington’da gazetecilere benzer sözler sarf etti. Son açıklama Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’tan geldi; bir toplantıya katılmak üzere Şarm el-Şeyh’e giderken, Dışişleri Bakanı Rice, “Türk demokrasisine güveniyoruz” dedi.

Amerika’nın Türkiye’de darbe istemediğine dair bir tek “Vallahi billahi” demediği ve bunu bizzat başkan George W. Bush ağzından yapmadığı kaldı.

Kaldı da ne oldu? Türk kamuoyu “Amerika darbe istemiyor” noktasına geldi mi? Son gelişmelerde Amerika’nın rolü olduğuna dair yaygınlaşmış kanaat ortadan kalktı mı?


SES:

Amerika’nın başka ülkelerin işlerine burnunu sokmak, hoşuna gitmeyen rejimlerle oynamak, iradesine karşı çıkan liderleri devirmek gibi kötü bir alışkanlığı var. Bu alışkanlığın en son örneğini, bütün dünyanın şaşkın bakışları altında Irak’ta, Saddam Hüseyin’i ve rejimini değiştirmek için pahalı ve çok kanlı bir savaş açarak verdi Amerika.

Ancak, darbeler ve müdahaleler yoluyla rejim değiştirme alışkanlığı yeni değil Amerika’nın; son 100 yılın neredeyse bütünü Washington’un dünyanın bir yerlerinde kukla rejimler kurma gayretiyle geçti. Sabıka sicili bayağı zengin Amerika’nın…

Amerika’nın askeri darbeler ve müdahaleler merakına dair yazılmış kitaplarla koca bir kütüphane oluşturmak mümkün…


A AKAR

Darbelere baktığımızda tür tür oluyor açık olanı var kapalı olanı post modern olanı var karşı devrim denileni var kadife devrim denileni
23:46 Örneğin 1973 salvador allandeye karşı şili ordusunun kalkıştığı darbe tipik bir kontrgerilla ve CIA operasyonudur.baştan beri şili ordusu ile kontak kurularak gizliden gizliye tezgahlanmıştır.O kadar ki işin içine o zaman ABD senatosunda da daha sonra belgeleri ile ıspatlanacağı gibi ITT denen uluslar arası şirket de girmiştir.CIA ITT üzerinden
Şilide ki darbeyi organize etmiştir.
24:30 Birde benim tabiri caiz ise benim sonradan çengel takılan darbeler dediğim bir ülkede bir huzursuzluk vardır şu veya bu nedenle ve işte ABD CIAsadece o değil tabi bir sürü gizli servis aslında bu oluşumu izlemiştir.Bazen nötr bazen el altından desteklemişlerdirbazen de bekle gör politikası uygulayıp darbe sonrasında darbeyi yapan kadroları etkileyerek darbelerin sonuçlarını kendilerine karşı olmamasını yada kendilerinin istediği yönde gelişmesi için bir seyir izlemesi için gene el altından küçük veya büyük irili ufaklı müdahalelerde bulunmuşlardır.
….

31:58 Tarihsel olarak baktığınızda bir dönem paronaya ölçüsüne varan her darbenin arkasında ABD yi aramaya varacak kadar ki bunun haklı nedenleri var elbette boşuna oluşmuş bir dugu değil bu konuda ABD tescillenmiştir.



SES:

Türkiye siyasi hayatında son birkaç hafta içerisinde yaşanan türbülans kamuoyu tarafından neden Amerika’ya mal edildi acaba? Olayın bütün kahramanları içimizden birileri olduğu halde? Neden insanlar, sanki en ince ayrıntısına kadar her şeyi biliyorlarmış gibi, olan bitenden Amerika’yı suçluyorlar? Sadece sıradan insanlar değil, gazetelerde köşe sahipleri, Washington’da görevli gazeteciler, hatta Amerikan basını, gelişmelerde Amerika’nın parmağını arıyorlar.

Şu değerlendirme Hürriyet gazetesinin Washington muhabiri Kasım Cindemir’e ait:

“Türkiye'deki bir askeri müdahaleye karşı çıkmayanlar veya sıcak bakanlar arasında oldukça etkili ve yetkili isimler var. Elliott Abrams bunlardan biri. Elliott Abrams, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı... Abrams, geçmişte “İran-Contra” skandalına karışmıştı.

Başka isim ister misiniz? David Addington. Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin Özel Kalem Müdürü. Cheney'nin Ulusal Güvenlik Danışmanı John Hannah. Cheney'nin Ortadoğu Danışmanı David Wurmser. Cheney'nin Özel Danışmanı Gordon Hendrickson.

Beyaz Saray'daki bu isimlere, Pentagon'dan aynı derecede etkili birkaç isim daha eklenebilir. O zaman tablo çok daha net oluyor. Bu ekip, resmi kurumların dışında da çok aktif. Washington'daki düşünce kuruluşları ve medyanın içinde bu ekibe kuvvetle destek verenler bulunuyor.”

Hürriyet Washington muhabiri, haberini, aynı ekibin Amerikan yönetimi içindeki yine çok etkili bir temsilcisine ait olduğunu söylediği şu sözlerle bitiriyor: “Darbe dahil herşey AKP'den daha iyidir.”



F KORU

Aslında bu hikayenin ilk faslı beş ay önce yazılmıştı. Zeyno Baran’ın haftalık Newsweek dergisinde çıkan “Türkiye’de darbe ihtimali yüzde 50” makalesiyle… Irak’a savaşı çok öncesinden planlamış Neo-Çılgınlar takımının yuvalandığı bir Amerikan araştırma kuruluşunda çalışıyor Zeyno Baran, Makalede, Amerika’ya gelen askerlerle ve kendisi Ankara’ya uğradığında görüştüğü önemli kişilerle yaptığı konuşmalardan böyle bir sonuca ulaştığını iddia ediyordu. Amerika’nın çok etkili bir dergisinde çıkan makale, bugünden geriye bakıldığında, niyetleri okuyan bir makine etkisi yapabiliyor insan üzerinde…

Genelkurmayın internet sitesine konan açıklamanın sebebi neydi?
Bir çok yorumcuya göre sebep, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığında ısrar edilmesi değil mi? Oysa Abdullah Gül’ün kendisi bile partisi tarafından aday gösterileceğini sürecin son gününe kadar bilmiyordu. Washington’da yaşayan biri, henüz ortada fol yok yumurta yokken, süreç başlamadan neredeyse beş ay önce, “Türkiye’de darbe olabilir” sonucuna nasıl varabilmişti? Yazının gerçekten birileriyle görüşülerek yazıldığını kabul edecek olursak, bu defa şu soruyu sormamız gerekiyor: “Zeyno Baran’a darbe yapılacağı izlenimini verenler, cumhurbaşkanlığı süreci başlamadan aylar önce nasıl ve neden bu kararlılığa varmışlardı?”



M Kaynak

Ortadoğu ve Latin Amerika da bir sürü darbelere muhatap olduk bunları gözlemledik. Bunların hepsinin sebebi esas itibariyle dünya politikalarından etkilenmektedir, onlar tarafından belirlenmektedir, iç dinamikleri son derece zayıftır. Daha açık bir ifadeyle, iç dinamikler sadece darbeleri gerçekleştirmek için kullanılan faktörlerdir. (16.47)şunu müşahade ediyorum, daha doğrusu benim analiz tarzım şu önce problemin ne olduğunu, dünyadaki problemin ne olduğunu ve bunun bölgemize ve ülkemize etkisinin veya başka bir ülkeye etkisinin ne olduğunu, ve bu amaca belirli çevreleri amaçlarına ulaştırmak için neler yapabilirler sorusunu soruyoruz. Bir örnek vermek gerekirse mesela Şili de allande rejimi devrilmesi karşısında bir darbe oldu. Darbenin Amerika tarafından yapıldığı son derece belli, çünkü ilginç bir biçimde şili deki alende rejimi esnasında bakır fiyatları çok düşük düzeylere indi ve oranın tek gelir kaynağı, dış döviz kaynağı olan bakırın fiyatlarının düşmesi nedeniyle halk refahı bir yana bırakın daha ciddi bir ekonomik zorluklarla karşılaştı. (17.42) bu bakımdan bir defa darbe sadece askerler kullanılarak yapılmaz bunun yanında ekonomik ve siyasi bir takım manivelalar da kullanılır. Türkiye de de benzer şeye şahit oluyoruz. Mesela 1980 öncesi Türkiye de çok ciddi kıtlıklar olmasına rağmen, ekonomik zorluklar olmasına rağmen küçük bir dış yardımla bu problem çözülebilirdi ama batılılar hiç yardım etmedi.
Özellikle Amerika hiç yardım etmedi. (18.13)ve biz margarin kuyruklarında, sigara kuyruklarında günlerimizi geçirmek suretiyle iktidardan şikayetçi eder hale geldik.


A ÖZGÜREL

Bizim yakın coğrafyamızda, yani iran da, en yakını önümüzde musaddık hareketinde. Musaddık milliyetçi bir söylemle, Fars milliyetçisi bir söylemle petrolün, nasıl bi ara bizde de vardı 1970lerde milli petrol kavgası, iran petrolü İranlınındır iddiasıyla ortaya çıktı ama sonuçta ingilterenin ve tabi o dönem amerikanın da desteğiyle karşısında kaybetti, bir ihtilalle yıkıldı. (40.28) iran böyle de diğerleri farklı mı, hayır. Irak ta darbe üzerine darbe yaşandı. Bütün amaç oradaki İngiliz petrol şirketlerinin faaliyetlerini güvence altına almak ya da o petrol şirketlerinin imtiyaz alanlarını genişletmek.


A AKAR

Ululararası servislerin darbeler dahil olmalarının temel nedeni çıkarlarına aykırılık yani onlar şöyle düşünmüyorlar burayı çok iyi kavramaka gerekiyor.Darbe kötü bir şeydir ne kadar antidemokratiktir o halde biz demokraktlığımız gereği bu darbeye karşı çıkalım hatta bu örgütler işlerine geldiği noktada darbeleri desteklemişlerdir.İşlerine gelmediği nokrada karşı çıkmışlardır.Örneğin bence İranda Musaddık darbesi vardır çok önemli bir darbedir ne zaman Darbe olmuştur Musaddık a karşı 34:08 Ne zaman ki Musaddık başbakan Musaddık iran petrollerini millileştirme kararı almıştır ve öncelikle İngilizlerin ve hemen beraberinde ABD lilerin çıkarları doğrudan zedelenme noktasına gelmiştir o zaman İran da Musaddık a karşı darbe tertiplenmiştir.34:45 Çok komik bir darbedir lümpenler örgütlenmiştir.Sokaktan 2 -3 dolara insan toplanmıştır.Bavullarla para taşınmıştır Arka planı böyle komik diyebileceğimiz Musaddık a karşı darbe girişimi başarılı olmuştur.Ve Şah iktidara gelmiştir.



F KORU

Türkiye’deki son türbülansın habercisinin beş ay önce Newsweek dergisinde çıkan makale olduğunu belirttim, ama öncesi de var. Türkiye’de hükümet edenleri içlerine sindiremeyen, Amerika ile ilişkilerinde aşırı ihtimam gösterse bile iktidara diş bileyen bir takım bu. O takımın Amerikan siyasi sistemi içerisinde bir yeri var, hem de önemli bir yeri… Kimi dışişleri bakanlığında, kimi Pentagon’da görevli, kimi değişik araştırma kurumlarında ağzına bakılan, bazısı da gazetelerde köşe sahibi insanlar bunlar… Tek tek herhangi bir olayı etkilemeleri imkansız bu insanlar, tek sese, koroya dönüştüklerinde ortamı bulandırabiliyorlar…

Bu takım 2004 ve 2005 yıllarında da sesini bir koroya döndürmüştü. Wall Street Journal gibi etkili bir gazetede çıkan Robert Pollack’ın yazısını Washington Times’ın köşe yazarı Frank Gaffney destekliyor, bir araştırma kurumunda çalışan Michael Rubin de ‘Savunma Bakanlığı eski danışmanı’ sıfatını piyasaya sürerek ikiliye destek çıkıyordu. Hepsinin arkasında da ‘Karanlıklar Prensi’ lakaplı Richard Perle bulunuyordu. Kendilerine sponsor olarak mahkemelerle başı dertte bir Türk işadamı bulmuşlar, Washington’dan açtıkları yaylım ateşle Ankara’da siyasî sonuç almaya çalışıyorlardı.


SES:

Dışarıdan baktığınız zaman ‘Amerikan milliyetçisi’ gibi görünen bu insanların bir kısmı, vatandaşı oldukları ülkeden farklı bir ülkeye sadakat besler. Pentagon’dan bir bürokrat, hem de Musevi olmadığı halde, devlet sırlarını İsrail lobisiyle paylaştığı için yargılanıyor bugün… Bir başkası, işi, patronu için gerekirse yalan söylemeye, gerekirse patronunun düşmanlarını ‘hedef göstermeye’ kadar vardırabildi. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in en yakını olan bir bürokrat, bir CIA görevlisini deşifre ettiği ve yemin ettiği halde yalan söylediği için mahkum oldu.



F KORU

Hayatının beş yılını aramızda geçirmiş olan Amerikalı gazeteci Stephen Kinzer , ‘Darbeler’ adlı kitabında, Amerika’nın yabancı ülkelerde rejim değiştirme merakının önceki yüzyılın sonunda Havai’de iyice kendini belli ettiğini yazıyor. Havai’nin beyaz azınlığı, o sıralarda açıklarda demirlemiş Amerikan donanmasıyla işbirliği halinde, Kraliçe Liliuokalani’yi deviriyor. 1893 yılında. Kraliçe’nin suçu yerli çoğunluğun haklarını genişletmeye çalışmak; beyaz azınlığın derdi de Havai’yi Amerika’yla birleştirip şeker ticaretinde üstünlüğü elde etmek… Kim kazanıyor dersiniz?

Aynı hikaye Küba’da, Porto Rico’da, Filipinler’de, Nikaragua’da üç aşağı beş yukarı tekrarlanıyor. Buralarda bağımsızlık hareketlerini yerli işbirlikçilerle birlikte bastırıyor Amerika. İran’da, Guatemala’da, Güney Vietnam ve Şili’de örtülü operasyonlarla darbeler düzenliyor… Grenada, Panama, Afganistan ve Irak’ı ise doğrudan işgal ediyor.

Suriye ve Mısır da Amerika’nın ilgilendiği ülkeler listesinde… Mısır Cumhurbaşkanı Abdünnasır kendisine karşı darbe girişiminde bulunanlara gönderilen paralarla Kahire’nin tam ortasına bir kule inşa ettirdi; o gün bugün Kahireliler o kuleye ‘CIA Kulesi’ derler…

İtibarlı New York Times gazetesinin muhabiri olan Kinzer, 110 yıldan beri, doğal kaynaklara ulaşmak, siyasi hareketleri doğmadan bastırmak veya bağımsız ülkeleri denetimi altına almak için, Amerika’nın gücünü acımasızca kullandığını örneklerle anlatıyor…


A AKAR

Bu anlamda darbelerde tür tür örneğin günümüze gelirsek bir kıyaslama olarak bugün Venezüellada Chavez e karşı her zaman bir CIA DARBESİ ihtimali her daim gündemde nitekim bu denendi aynı bizdeki 1 mayıs gibi
Katlima andırır bir biçimde Chavez yanlılarının üzerine çatılardan ateş edilmek suretiyle bir darbe girişimi denendi.Ancak halk Chavez e sahip çıktı.Demek CIA günümüzde de boş durmuyor.
28:40 İlginç bir örnek o zamanki ulusal güvenlik danışmanı sonrasının dış işleri bakanı Şili darbesi için şöyle demiştir.30:10 Ülkesinin insanlarının Şili halkını kastederek sorumsuzluğu yüzden yani ki oy veren insanların sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin kominist olmasına seyirci kalamayız.Meseleler Şili li seçmenlerin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir.
30:51 Yani ben sizin demokratik yolla seçim mekanizması ile getirdiğiniz iktidarı tanımıyorum siz isterseniz yüzde kaç oyla getirirseniz getirin biz sizin iktidarınızı bizim çıkarlarımıza ters düştüğü sürece tanımayız.



SES:

Bilenler, “Amerika’daki bir grup, 1 Mart tezkeresini yüzlerine vurulan bir şamar olarak gördü ve bunu hala unutamadı” görüşünde... Oysa Türkiye, Ak Parti hükümeti eliyle, Amerikan askerlerinin topraklarında bulundurulması dışında her türlü kolaylığı sağlamıştı Washington’a… Hatırlayalım: “Aylar sürer” dendiği, askeri uzmanlar tarafından “Kuzey’den cephe açılmazsa Amerika’nın işi zor” diye ciddi görüşler açıklandığı halde, Amerikan ordusu iki haftada Bağdat’a girdi. Demek ki, Türkiye’ye ihtiyacı yokmuş Amerika’nın… O halde bu kızgınlık neye?



F KORU:

Amerika’nın başka topraklara olan iştahı geçen yüzyılın sonlarında iyice gemlenemez hale gelmişti. İspanya’nın Amerikan kıtasındaki sömürgelerini ele geçirmek için, basit bir bahaneyle, İspanyol donanmasına saldırmıştı Amerika. Kendi gemileri için bulduğu sığınak da Küba adasıydı. İspanya-Amerika Savaşı bitti, ama Amerikan ordusu Küba’nın sığınak olarak kullandığı koyunu terk etmedi. Hani şu ‘teröre karşı savaş’ta esirlerin tıkıldığı Küba’nın Guantanamo Körfezi var ya, işte orası 1898 yılından beri Amerikan ordusu tarafından işgal ediliyor. Cumhurbaşkanı seçilmesine katkıda bulunduğu Amerikan vatandaşı Tomas Estrada Palma’dan 99 yıllığına kiraladı Guantanamo’yu Amerika; kira bedelini ödemeyi bugün de ihmal etmiyor. Söylendiğine göre, Fidel Castro, Washington’dan her yıl gelen çeki, bir çekmeceye tıkıyormuş…
Anlaşmaya konulan bir maddeye göre, sözleşme, ancak Amerika vazgeçtiği takdirde sona erebiliyor… Gelin de merak etmeyin bakalım: Amerika’nın 1 Mart tezkeresiyle peşinden koştuğu, Irak’ı işgalinde askerine kolaylık gösterilmesi değil de, kendi istediği zaman sona erdirmek üzere, Türkiye topraklarında kendi askerlerini bulundurma hakkı olmasın?


A ÖZGÜREL

Adalet partisinin genel başkanlığına o dönemin amerikan başkanı Johnson la çekilmiş resimleriyle filan gelen bir Süleyman Demirel.(49.15) E Amerikan yanlısı yani bu adamdan memnun olmaları icap eder. Enteresandır, Adnan Menderes’e açılan yatırım kredilerini Rusya Süleyman Demirel’e açtı ve Süleyman Demirel o yatırımları yaptı. Seydişehir alüminyum tesisleri, Aliağa rafinerisi, İskenderun demir-çelik ve Oymapınar barajı. Bu Amerikalıları çok sinirlendiren bir şey. (49.52) ama o ara Amerikalıların bütün dikkati haşhaş, uyuşturucu işindeydi. Ve Türkiye den özellikle de bu uyuşturucu kullanımında kaynak ülkelerden birisinin Türkiye olduğu düşünülerek, Türkiye den haşhaş ekimini yasaklamasını istediler. Bunu İhsan Sabri Çağlayangir’e, rahmetli Çağlayangir’e , dönemin dışişleri bakanı Amerikan büyükelçisi iletiyor. (50.30) ihsan Sabri bey, ben onu Süleyman Demirel’e sorayım diyor, soruyor, olmaz yapamayacağız cevabınıiletiyor. Büyükelçi, bir kere de benim için randevu alın ben anlatayım diyor, randevu alınıyor, Süleyman Demirel e büyükelçi kendisi anlatıyor. Bu haşhaş ekiminin yasaklanmasını istediklerini. (50.55) Süleyman Demirel in cevabı, bizim ülkemizde Afyon diye bir vilayet var, nasıl yasaklarız, yani olsa olsa denetleyebiliriz, şeklindedir. Merak eden İhsan Sabri Çağlayangir’in hatıralarında okur, öğrenir. Büyükelçi ile birlikte İhsan Sabri Çağlayangir , Süleyman Demirel’in yanından çıktıktan sonra sayın çağlayangil’e diyor ki , bu Adalet Partisinden ayrılın, sizin için üzülürüm diyor. (51.34) iki ay sonra Türkiye’de bir muhtıra geldi. Ve 12 mart darbesiyle Süleyman Demirel başbakanlıktan ayrıldı. Yerine kurulan Nihat Elim hükümetinin bir numaralı kararnamesi haşhaş ekiminin yasaklanmasıdır.


M KAYNAK
60 darbesi esas itibariyle İngilizlerin olmakla beraber son anda Amerikalılar da bu treni kaçırmak istememişler ve içeriye girmişlerdir. Ve 14ler olarak isimlendirilen grubu da Amerika etkisindeki grup olarak düşündüm ve İngilizlerin 14leri tasfiyesiyle amerikan etkisini tamamen bertaraf ettiği sonucuna vardım. Ondan sonraki darbelerde esas itibariyle böyledir. (21.13) mesela 1960tan sonra ortaya çıkan anayasa ilginç bir biçimde sola açık oldu. Türkiye de böyle bir sorun yoktu. Türkiye nin bir sol talebi yoktu. Birdenbire ordunun darbecilerin sola açık bir anayasa yapmalarının hiçbir sebebi yoktu. Çünkü toplumda böyle bir talep böyle bir hazırlık görülmüyordu. (21.36) oradaki sola açık olmanın nedeni anti amerikan bir akım yaratmaktı ve 1960tan sonraki türk solun tipik özelliği de amerikan karşıtı olması ama asla Avrupa ya yönelik olumsuz tavırlarının olmamasıydı. 1971 de bu yapı üzerine bir darbe hazırlığı oldu, darbe hazırlığını da içinden takip ettiğim için şunu söyleyebilirim veya benim müşahedem benim kanaatim odur, esas itibariyle İngiltere nin yönlendirdiği, Avrupa nın desteklediği bir hareketti darbecilik, ve 12 martta Amerika tarafından bu darbe engellendi. Yani çatışmanın iki tarafında da biz yoktuk adeta, 9 mart İngiltere nin önderliğinde bir Avrupa darbesi, 12 martta amerikanın desteklediği bir karşı hareket olarak ortaya çıktı. (22.27) 1980 darbesi ise esas itibariyle bir nato harekatıdır. Yani Avrupa Amerika arasında bir işbirliği vardır. Ben bunu 1978de görmüştüm. Milli istihbarat teşkilatı içindeydim. O tarihte benden bir değerlendirme istediler. (22.44) benim değerlendirmem şu istikametteydi.türkiye de sağ sol yoktur esas itibariyle. Bunlar tamamen darbeye yönelik hazırlıklardır ve dışarısı tarafından tahrik edilmektedir. (22.56) asıl amaç Türkiye nin batıdan uzaklaşan ekonomisini batının çizgisinin içerisine çekmektir, demiştim.
….

Daha sonra da şunu gördük, bu teşhisimin doğru olduğu ortaya çıktı, o tarihte darbeyi teşvik eden, onun arkasında bulunan sol denilen insanlar, ultra liberal hale geldiler. Tamamen farklı bir çizgiye geldiler.




F MERCAN

Peki TSK tarihinde yaşanmış olan bu beş olayda yabancı rolü nedir yani batı dünyasının bir etkisi var mıdır? Özellikle de Türkiye bir nato üyesi olduğu için bu hareketlerde acaba Amerika nın rolü nedir? 9. cumhurbaşkanı sayın Süleyman Demirel in güzel bir lafı var 12 eylülü anlatırken der ki ; efendim Amerika askeri yönetimi ister çünkü askeri yönetimlerle daha rahat çalışır. Yine 12 mart döneminde adalet partisi, sayın Demirel in partisi iktidardaydı biliyorsunuz dönemin dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil in gene güzel bir sözü var CIA altımızı oydu” der. Acaba durum böyle mi diye baktığımız zaman, yani gerçekten Amerika 12 eylül döneminde askeri yönetimlerle daha rahat çalışacağı için mi askeri yönetimi destekledi. Benim bu konudaki fikrim şöyle, bence Amerika Türkiye ye baktığı zaman siyasi sistemin tamamıyla iflas ettiğini düşündüğü bir noktada ortaya çıkan bir askeri hareketi destekliyor. Ama eğer Türkiye de siyasi sistemin işlemesine dönük bir işaret söz konusu ise o zaman ya tarafsız kalıyor ya da desteklemiyor.

….
Biliyorsunuz bu en son 12 eylülü anlatan zincirbozan filminde, 12 eylül darbesi anlatılırken bir anlamda amerikan icazetli bir askeri müdahale olduğu belirtiliyor. (14.23) sayın Kenan evren de, ihtilalin lideri sayın Kenan evren de, herhalde , biraz- sayın Kenan evren de ne dedi Vallahi billahi ben amerikadan izin almadım, bu ihtilali yaparken şimdi sayın Kenan evrenin bu yaklaşımında bir doğruluk payı var. Yani 12 eylül döneminde silahlı kuvvetler darbe yaptığı zaman elbetteki açık olarak Amerika dan izin alma biçiminde bir yola gitmedi ama 12 eylül döneminde bu ihtilal hareketi olurken Amerika nın desteğinin arandığı da açık. Dediğim gibi ihtilalden kısa süre önce sayın Tahsin Şahinkaya nın Amerika da olduğunu görüyoruz. 12
eylül ihtilalinden hemen sonra Türkiye yi ziyaret eden amerikan askeri heyeti komite başkanının da şöyle bir sözü var yine siyasi tarihe geçen, “türk amerikan ilişkileri tarihinin en güzel dönemini yaşıyor.”

…..
açıkçası ben Türkiye de, türkiyenin kendi iç dinamikleri söz konusu olmadan tsk nin kendi iç dinamikleri söz konusu olmadan yabancı bir gücün Türkiye de herhangi bir askeri müdahale yaptırabileceğine pek inanamıyorum. Yani zaten önümüzde beş tane örnek var dediğim gibi, 27 mayıs, 12 mart, 12 eylül, 28 şubat ve 27 nisan bildirisi. Bu beş olaya da baktığımız zaman olayların çıkış noktasının tamamiyle Türkiye nin kendi siyasi iç gelişmelerinden kaynaklandığını görüyoruz.


M KAYNAK
Şunu söylüyoruz. Bu darbeler esas itibariyle mutlaka dış kaynaklıdır, ve içerideki sorunlar bir araç olarak kullanılır. (18.34) Direk müdahaleleri şöyle olur efendim.esas itibariyle dış faktörler veya dış güçler ortamı yaratırlar. Yani mesela, o ülkede bir çatışma ortamı varsa anarşi ortamı varsa bunu yaratırlar, bunları gizli servisleri arcılığıyla ortaya çıkarırlar. İkincisi ekonomik zorluklar yaratırlar, üç belirli bir grubun heveslerini teşvik ederler. Bu üç unsur bir araya gelince darbe olur. (19.12)Türkiye de bütün darbeler dış kaynaklıdır.



SES:

Türkiye’de gelmiş geçmiş iktidarlar içerisinde Amerika ile ilişkilere Ak Parti hükümetinden daha fazla ihtimam göstermiş bir iktidar hiç oldu mu? Ak Parti hükümeti bugüne kadar çok yönlü bir dış politika izledi, evet, düşmanlarının sayısını azaltmak, dostluk çemberini genişletmek için olağanüstü çabalar gösterdi, bu arada Avrupa Birliği üyeliği yolunda da belirleyici adımlar attı. Bütün bunları yaparken Washington’u rahatsız etmemeye hep dikkat etti. 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçmedi, bu yüzden Amerikan askerleri ülkemizin dört bir köşesini üs olarak kullanamadı, ama ardından çıkardığı tezkerelerle Irak’a açacağı savaşta ihtiyacı olacak lojistik desteği sağladı Türkiye.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün Amerika’ya kaç kez gittiklerini hesap etmesi bile güç. Bugün de Irak’ta işlerin yoluna girmesi için çaba gösteriyor Türkiye. Dostluklarını kullanarak Suriye ve İran’ın uluslar arası sistemle kavga etmesini önlemeye çalışıyor.
Türkiye’nin bu çabalarının Washington tarafından fark edilmemesi imkansız…
Peki de, bütün bunlara rağmen, bütün dünyada demokrasi şampiyonluğu yapan, Irak’a müdahalesini bile demokrasi amaçlı olarak gösteren Amerika neden Türkiye’den ve Ak Parti iktidarından mutlu görünmüyor?


A AKAR

Türkiye açık açık konuşmak gerekirse bugün hangi siyasi eyilimde bulunursak bulunalım darbe veya askeri hareketlere nasıl bakarsak bakalım bugünkü demokratik yapının işleyişinden nasıl yana olurasak olalım ve ya olmayalım kısaca nerde durursak duralım hagi tarafta olursak olalım bir kere şınu görmemiz gerekiyor Türkiye her zaman her daim zaten ülke olarak ekonomisi ile siyaseti ile askeri hareketler manasında her zaman açık bir ülkedir.
Bir kere bunu peşin peşin kabul edelim
06:31 Dolayısı ile günümüzde konjoktürler farklılaşabilir çatışan güçlerin birbirleri karşısındaki konumları değişebilir adlandırmalar değişebilir her zaman ve ve her zaman dış etki bence söz konusu olacaktır.06:51Çünkü Türkiye de gelişen hareketler bir şekilde bugün Dünyaya yön verme gayretinde olan güçleride doğrudan ilgilendirmektedir ortadoğuda şu an yaşanan ve yaşanacak olan şeyleri doğrudan ilgilendirmektedir.Türkiye de olmuş yada olacak herhangi bir şeyin içinde dış bir faktörün olmamasını düşünmek akla aykırı olacaktır.

….

Türkiye askeri yani ordusu olarak gerek ekonomisi olarak gerek orta Asya da Balkanlarda çok kilit bir noktadadır.Ve Türkiye nin şu veya bu yöne savrulması bir diğer gücün işine gelmemektedir.Türkiye ne zaman birileri ile daha fazla yakınlaşsa yada eğilimine girse ya önemli bir terör olayı ile yada ne bileyim kaotik toplumun normal seyrinden uzaklaştıran bir takım garip tarihsel olaylarla yada tehditlerle karşılaşmıştır.Bu yüzden Türkiye hiçbir zaman rahat bırakılan bir ülke olmamıştır ve olmayacaktır.


M KAYNAK

Son muhtıra da bu anlamda düşünülmelidir yani. Şimdi şöyle söyleyelim, önümüzdeki dönemde mecliste yeni seçim yapılır yeniden teşekküle AKP gelirse yine istediği kişiyi seçtirecektir. (33.50)burada zannediyorum Abdullah Gül beyin şahsına yönelik bir tepki de var esas itibariyle yani pekala bu da bir laik dinci kavramı dışında politik olarak düşünülmelidir. Neden onu da. Ben insanların politikalarını eleştirmiyorum, doğru yanlış demiyorum. Sadece diyorum ki, nedir Abdullah Gül beyin politikası, buna neden karşı çıktılar? Bir defa şunu tespit etmemiz lazım, (34.15) bugünkü AKP hükümeti Abdullah Gül beyin hükümetidir, çünkü Tayyip bey geldikten sonra bunu hazır buldu ve bir tek dışişleri bakanını değiştirdi, o da Abdullah Gül beye bir yer açmak içindi. (34.29) uygulanan ekonomik politikalar önceden belirlenmişti. Hatta bu ekonomik politikalar AKPden de önce vardı ve bu takip edildi. Bunlar küreselci politikalardır. Zaten bunu teşhis etmek için analize de gerek yok. Hükümet kendisi söylüyor, biz küreselciyiz diyor. Eğer dünyada benim söylediğim gibi küreselcilerle ulusal devlet yapıları arasında bir çatışma varsa tabii ki bu hükümet dışarının, daha doğrusu ulusalcı politikalar izleyen hükümetlerin hedefi haline gelecektir. Bence hedef haline gelmiştir, (35.07) ve bu politikacının uygulayıcısı olan Abdullah Gül beyin bertaraf edilmesi, Türkiye nin de ulusalcılar safına – ulusalcıdan kastettiğim Türkiye deki ulusalcılar değil, dünya üzerindeki ulusalcılardır-ulus devlet yapılarını savunanların tarafına geçmesi istenmektedir. Mesela Bush yönetiminin yanına sarkozy merkel gibi güçlerin yanına, Rusya da öyledir, ulus devlet yapılarıdır. Bunlarla aynı politikayı izlemesi istenmektedir. Ve bizi küreselcilikten vazgeçirmeye çalışıyorlar. (35.39)




F KORU

Türkiye bugün ne yönden bakarsanız bakınız kritik bir dönemden geçiyor. Etrafımızda ilgimizi ayakta tutmamız gereken gelişmelerin bini bir para.
Amerika Irak fiyaskosuyla birlikte ciddi bir strateji değişikliğine gitti. Dünyanın her tarafındaki ittifaklarını tazeleyerek yeni bir dost ülkeler kuşağı oluşturuyor. Bu değişikliği fark etmek için Avrupa’ya bakmamız yeterli.
Avrupa’da dengeler değişiyor. Bush’un “İhtiyar Avrupa” diye şikayet ettiği yapı dağılıyor. Almanya’da Merkel’den sonra Fransa’da Sarkozy’nin seçilmesiyle oldu bu. Washington’a ‘büyük ağabey’ gözüyle bakan yeni bir Berlin-Paris ekseni kuruluyor.
Türkiye bu yeni gelişmede nasıl bir tavır takınacak? Ak Parti yapılmak isteneni anlamadığı, ya da anladığı halde umursamadığı için mi içeride zorluklarla karşılaşmaya başladı?
Zorlukların çıkartanlar kendilerini ‘ulusalcı’ diye tanıtıyorlar… Bu, yakın tarihimizin en ‘ironik’ olayı… Ulusalcı dalga laiklik diye yeri göğü inletir, tam bağımsızlıktan söz ederken, Türkiye’yi kendi eliyle, çıkarlarının zedeleneceği çok tehlikeli bir kulvara doğru itiyor olabilir mi?

Biz burada çeşitli ihtimalleri bilenlerin ağzından sizlerle paylaştık. Ben sizin yerinizde olsam, burada aktarılan görüşleri de o bildik kuşku sözcüğümüzle karşılardım: Acaba?

8 yorum:

turtle dedi ki...

merhaba fehmi bey

sizleri blogspotta gormek cok guzel. bir suru blog varken neden blogspot diye sorasim geliyor.
tesekkurler.

cahid efgan dedi ki...

Fehmi Koru takip ettiğim yazarlar içerinde teknolojik gelişmeleri en ön safta takip eden bir gazateci ağabeyimiz.. Blogların parlayacağını ilk gören yazarlar içerisinde. hatta ilk bile diyebilirim. Bloglar hakkında bi yazısını okumuştum. ve öngörüsüne bir kez daha hayran kaldım.

kadirpotuk57 dedi ki...

nasılsın?yalakaların şahı,cumhur yalayıcısı fehmi boru

kadirpotuk57 dedi ki...

bu fefmi tam bir akp cumhuru yalakas�d�r bana g�re.

kadirpotuk57 dedi ki...

FEHMİ BORU;BU ĞLKENİN BAŞINA MUSALLAT OLMUŞ PARALI AB,ABD UŞAGIDIR.

kadirpotuk57 dedi ki...

artık bu zavallı adam için bir şey söylemek istemiyorum.ikbal için benliğini satanlar zavallıdır.yalakalık da bunun bonusudur.

Muammer Kaya dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Muammer Kaya dedi ki...

Geçenlerde Ali Bayaoğmolu ile birlikte verdiği bir röportajda,
8 GB'lık bir arşive sahip olduğunu söylemişti. Dile kolay, tamamı yazılarla oluşan tam 8 GB !

Fehmi abi'nin en çok, mükemmel hafızasına ve olaylar arasında sakin, sağlıklı ve tutarlı bir ilşki kurma becerisine hayranım. Yanı sıra, siyasi yelpazelere karşı belirli bir mesafede durması da ona olan saygınlığı ve güveni arttırıyor. En hassas dönemlerde, en hassas noktayı yakalyıp, okuyucuya geniş ve tuttarlı bir bilgi-yorum sunabiliyor. Yani meselenin kalbine işaret edip, sorgulama getirebiliyor; sorgularını okuyucuyla paylaşırken, okuyucuyu da illâ sorgulamaya itiveriyor, meraklandırıyor.